TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Salı, Ocak 07, 2003
G- ABD 07 Ocak Türkiye-ABD-Orta Doğu ve Gül’ün Gezisi Amerika'nın 'boğucu' gücüne direnmenin optimal şekli, dozajı, metodu, kanalları ve bunun Washington'a ‘satılması’ önümüzdeki dönemde Türkiye dahil bir çok ülke için en önemli dış politika sorunlarından biri olacaktır. 1) ABD dünyanın tek süper gücüdür. Dünya ekonomisinin yaklaşık üçte birini, savunma harcamalarının yüzde 45’ini, askeri teknolojideki araştırma geliştirme harcamalarının yüzde 80’ini tek başına gerçekleştirmektedir. 2) ABD Türkiye ile ilişkisi, diğer her ülkeyle olduğu gibi, asimetriktir. 3) Türkiye ile ABD önemli bir çok konudaki çıkar ve istekleri aynı, benzer ya da uyumu olsa da bunun tersi durumlar da mevcuttur. 4) Washington’un Türkiye’den Irak harekatı ile ilgili talepleri net, mutlak ve ivedi ve iken, karşılığında vaad ettikleri muğlak, şartlı ve uzun vadelidir. 5) ABD, Türkiye’nin Irak konusundaki desteğinin sınırlı ve şartlı olmasının en önemli nedeninin 1991’den sonraki dönemde Washington’un Ankara’nın kayıplarına ve karşılaştığı risklere aldırmaz tavrından kaynaklandığını bilmelidir. ABD Irak’ta rejim değişikliğini gerçekten çok istiyorsa, Türkiye’nin bu çabanın maliyetlerinin bu sefer de Ankara’nın sırtına yığılmasına tahammülü olmadığını anlamalıdır. 6) Türkiye’nin ABD’nin Irak harekatı ile ilgili taleplerine direnmesinin kısa ve belki orta vadede bedelleri olacaktır. 7) Ancak uzun vadede, çıkarlarını kompleks duymadan koruyan, gerektiğinde 'zorluk çıkaran' ülkeler daha çok saygı görür. Hemen teslim olanlar, ‘önüne bir kaç milyar atıldığında’ 'her yola gelen’, ve ’çantada keklik görülenler’ istedikleri saygıyı görmezler. Bağımsızlık, özsaygı ve prestij, içi boş, ‘karın doyurmaz’ değerler değil, somut sonuçları olan kavramlardır. Türk dış politikası Amerikan amaçlarının 'otomatik pilotu'na bağlanmamalıdır. Orta Doğu’da Amerikan politikalarına ‘atıp tutan’ ama sonunda Washington’un taleplerini‘tıpış tıpış’ kabul eden Arap devletleri Türkiye’nin askeri harekatı önleme amaçlı çabalarına ‘sevinsinler mi üzülsünler mi’ bilememektedir. Türkiye gibi ABD’nin yakın bir müttefiği bile harekatı engellemeye çalışırken onların içi boş demeçler dışında bir şey yapmaması bu devletleri ‘Arap caddesi’ karşısında daha da zor durumda bırakabilir. Başbakan Gül’ün gezisi Türkiye’nin savaşı samimi olarak istemediğini göstermesi açısından olumludur. Ayrıca bu çabalar Türkiye’nin gerektiğinde belki de Irak’ta girişmesi gerekebilecek askeri harekatta yayılmacı emelleri olmadığını anlatmada daha inandırıcı olmasını sağlayabilir. Bu gezi sonrasında Irak’ın toprak bütünlüğü konusunda özellikle İran ve Suriye ile koordineli hareket etmenin yolu açılmış olabilir. Ancak Türkiye Irak’ta Amerikan askeri harekatı sonrası ile ilgili endişelerini dillendirirken Kürt devletine karşı olduğunu yinelemek yerine Irak’ın toprak bütünlüğünün devamından yana olduğunu söylemesi ve bu isteği uluslararası hukuk ve bölgenin istikrarı gibi genel ideal ve amaçlara bağlaması daha uygun olabilir. Kürşat Tüzmen’in Irak gezisi sonucunda önemli ticari anlaşmalar imzalanırsa, Türkiye ABD’ye destek verdiğinde bu anlaşmaların Saddam sonrası dönemde de geçerli olacağı garantisini isteyebilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|