TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Ocak 22, 2003
G- ABD 22 Ocak Savaş sonrası dönem ve Türk-Amerikan ilişkileri ABD yeni bir BM kararı olmadan Irak’ta güç kullanarak rejimi değiştirirse, bu durum, başka bir çok gelişmenin yanında, savaş sonrası Irak’ın şekillenmesi ile ilgili ciddi çatışmalara neden olabilir. Irak’ta yeni kurulacak rejimin doğası, kompozisyonu ve sınırları, Amerikan işgal gücünün uygulamaları, Irak petrolünün geleceği, Irak devletinin diğer devletlerle hali hazırdaki ekonomik anlaşmalarının akıbeti gibi konular Washington ile başta diğer büyük devletler olmak üzere dünya kamuoyu arasında ciddi gerilimler yaşanmasına neden olabilir. Denetçilerle ilgili yaşanabilecek dramatik gelişmeler, Bağdat’ın silah programları hakkında ortaya çıkabilecek yeni ve çarpıcı bulgular, Saddam’ın fevri hareket ve çıkışları nedeniyle ‘bir çuval inciri berbat’ etmesi gibi olasılıklar hala mümkündür. Fransa ve Rusya başta olmak üzere Güvenlik Konseyi üyelerinin ‘kapı arkasındaki pazarlıklarla’ ‘ikna edilmeleri’ de hala imkansız değildir. Ancak, Amerikan harekatına karşı kemikleşme işaretleri gösteren uluslararası kamuoyu bu tür bir gelişmeyi giderek daha az muhtemel yapmaktadır. Bu da, ABD’nin yeni bir BM kararı olmadan harekete geçme olasılığını güçlendirmektedir. Washington’un Ankara’nın kapısını elinde yeni bir BM kararı olmadan zorlaması ve Ankara’nın muhtemel ret cevabı Türk-Amerikan ilişkilerine şimdi olduğundan da büyük bir sıkıntı içine sokabilir. Bu durum, 11 Eylül ertesinde genel kabul gören, terörist eylemin Türk-Amerikan ilişkilerini güçlendireceği beklentisinin tekrar gözden geçirilmesini gerektirebilir. 11 Eylül ve Irak harekatı Türkiye’nin en önemli ikili ilişkisini henüz hazır olmadığı ve artık kaldıramayacağı bazı yükler altına sokmaktadır. ABD’nin Irak projesini düşündüğüne yakın bir başarıyla hayata geçirmesinin Türk-Amerikan ilişkilerine direk ve dolaylı etkilerinin neler olabileceği üzerine daha ciddi kafa yormak gerekmektedir. İlişkinin son yarım yüzyıldaki geçmişi ve başarıları, her iki tarafta kurumsallaşmış alışkanlık ve refleksler ve Churchill’in ‘statükonun gücünün hiç bir zaman küçümsenmemesi’ yolundaki uyarısına rağmen, Türk-Amerikan ilişkilerinin ‘eskisi gibi olmayabileceği’ iddiası artık üzerinde düşünülmeden göz ardı edilecek kadar zayıf değildir. Denebilir ki, mevcut zorluk ve anlaşmazlıklar ilişkinin karşılaştığı ilk kriz değildir. Ve hatta, mevcut durumun zorluklarını abartmamak da gerekir. İlişki Johnson mektubu ve Kıbrıs ambargosu gibi nispeten daha büyük şokları atlatmıştır. Ancak, bugünkü dünya konjonktüründeki farklılık, mevcut Amerikan yönetiminin dünya görüşü ve uygulamaları ile geçmişteki yönetimlerden keskin şekillerle ayrılması ve Türkiye’deki güçlü bazı kurumların içinde arttığı gözlemlenen Amerikan gücünün yarattığı endişe hep beraber ilişkiyi yeni teste tutmaktadır. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|