TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Ocak 29, 2003
G- ABD 29 Ocak Savaş Saatinin ‘Tik-takları’ - AB’nin Irak Pozisyonu - Türkiye ve ABD Gerek BM denetçilerinin raporu, gerek Bush’un konuşması Irak krizini savaşın kaçınılmaz olduğu noktaya yaklaştırmaktadır. Blix’in raporu içerik olarak değilse de ton olarak genelde beklenenin aksine daha çok negatif unsurlar içermektedir. Blix aynı içeriği daha yumuşak bir tarzda da sunabilirdi, ancak vurguyu Irak’ın eksikliklerine yapmıştır. Bu noktadan sonra eğer Powell önümüzdeki hafta yeni, çarpıcı ve kısmen de olsa somut bir-iki kanıt oraya koyabilirse ABD kendini savaş için gerekli şartları yerine getirmiş hissedecektir. Savaş kararının verildiği ve bundan sonra artık ancak geri alınabileceği iddia edilebilir. Amerikan yönetimini bu noktadan sonra savaştan vazgeçirecek ya da savaşı erteletecek gelişmeler ancak Irak tarafından gelecek ve gerçekleşmesi giderek daha az mümkün görünen çok dramatik bazı gelişmeler olabilir. AB içindeki, Kuzey-Güney, Doğu-Batı, İngiltere ve diğerleri, muhafazakar-merkez sol, eski-yeni, küçük-büyük devletler arasındaki, aşılmaz değil ama ciddi nitelikteki, perspektif, çıkar ve stil farklılıkları Irak krizinde Washington’a karşı ortak bir pozisyon alınmasını engellemektedir. Irak harekatı, AB üyesi devletleri zor kararlar vermeye zorlayarak AB’nin Washington’dan bağımsız ve ona rakip bir dış politika inşa etme çabalarına ciddi ve belki de kalıcı bir darbe vurabilir. Bunun tersi, AB ülkelerinin aralarındaki farklılıkları aşıp, ortak bir tavır geliştirmeleri de mümkündür, ancak Fransa-Almanya miğferinin tekrar güç kazanmasına rağmen İspanya, İtalya ve Doğu Avrupa ülkeleri bu motorun ‘disiplini’ dışına çıkacak gibi görünmektedir. Başbakan Gül’ün iki gün önce savaş nedeniyle Türkiye’nin uğrayacağı zararların ABD tarafından karşılanmasına yönelik bir metodun karşılaştırıldığını açıklaması umut vericidir. Gül, yazılı ve bağlayıcı olduğunu söylediği bu metodun ayrıntılarını kamuoyu ile ne zaman paylaşmayı düşünmektedir? Bu arada ABD’nin Türkiye’yi açıkça -ve utanmadan- IMF vasıtası ile sıkıştırdığı görülmektedir. Genel olarak Türk ekonomisi ve ekonomik programın durumu hakkında Washington’un olumsuz yargılarının basına sızdırılması piyasalara ciddi derecede olumsuz etki yapabilir. Bu durum ABD yönetiminin Türkiye’yi ikna etmek için her türlü yöntemi kullanacağını düşündürtmektedir. Washington’un bu ‘gözü dönmüşlüğü’ ilişkinin uzun vadedeki geleceği açısından kaygı vericidir. Bütün bu olaylar Türkiye’nin ABD tarafından ‘stratejik ortaktan’ çok, şikayet etmeden söylenenleri yapması beklenen bir taşeron olarak görüldüğü yargısına güç kazandırmaktadır. Eğer Türkiye’de savaş ve Washington’un Ankara’ya tutumu nedeniyle yeni bir ekonomik kriz yaşanırsa, bunda Türk hükümetinin bazı kusur ve becerisizliklerinin de rolü olduğu iddia edilebilirse de, asıl sorumluluk Washington’da olacaktır. Irak krizi Türkiye açısından korkulacak kadar felaketle sonuçlanmayabilir. Ancak bu krizin şimdiden kesinleşen kurbanlarından biri Türkiye ile-Washington arasındaki güven olacak gibi görünmektedir (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|