TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Pazartesi, Mart 10, 2003
G-ABD 10 Mart ABD Ne Yaptığını Düşünüyor Modern dünya tarihinde hegemon devletler genelde muhafazakar olmuşlar ve kendi kurdukları veya yönetimini devraldıkları uluslararası sistemin devamını tercih etmişler ve onda ciddi değişiklilerin olmasına karşı çıkmışlardır. Halbuki bugün ABD geçmişteki bu pratikten çok farklı bir çizgi izlemektedir. Günümüzde temelini büyük ölçüde Washington’un attığı kurum, norm, alışkanlık ve refleksler bizzat ABD tarafından yıpratılmaktadır. ABD bugün elinde olandan ve dolaylı olarak kontrol ettiğinden daha fazlasını, ‘hepsini’ ister görünmektedir. Washington’un ne yaptığını düşündüğünü anlamak için birbirini tamamen de dışlamayan şu spekülasyonlar yapılabilir: 1) ABD henüz gücünün zirvesine ulaşmadığını düşünmektedir. Daha fethedilecek ülkeler, hakim olunacak doğal kaynaklar ve pazarlar; disiplin altına alınacak ve Amerikan iradesinin dikte ettirileceği müttefikler; sindirilecek rakipler; mağlup edilecek düşmanlar; rehabilite edilecek başarısız devletler; Amerikan değer, mal, silah ve kültürünün ihraç edileceği ülke ve bölgeler tükenmiş değildir. Daha yapılacak çok iş, kazanılacak çok zafer ve mağlup ettirilecek çok düşman ve üstesinden gelinecek çok problem vardır. Ancak savaş sonrası dönemde Washington’un kendi eliyle kurduğu ve ona yarım yüzyılı aşkın hizmet eden sistem artık ABD’nin amaçlarını gerçekleştirmesini engellemekte ona ‘bir boy küçük gelmektedir.’ O nedenle BM, uluslararası hukuk, devlet egemenliğinin kutsallığı ve transatlantik ittifakı gibi modası geçmiş kavram ve kurumların oluşturduğu bu klostrofobik dünyadan kurtulmak gerekmektedir. 2) ABD şu an gücünün zirvesinde olduğunun bilincindedir ve özellikle bu nedenle ‘sözünü en çok geçirebileceği’ ve gerçekleri en çok yaratabileceği şu anda dünyaya kendi uzun dönemli çıkarlarıyla en uyumlu olduğunu düşündüğü yeni ve kalıcı bir şekil vermek istemektedir. Şu anki ‘tek-kutupluluk anı’ yakında sona erebilir ve ABD, örneğin Irak’a beş yıl sonra müdahale etmek istediğinde şimdi olduğundan da geniş, güçlü ve organize bir global direnişle karşılaşabilir. Bu nedenle ABD ‘elini çabuk tutmalı’ ve dünya tam ‘uyanmadan’ ve kendine karşı birleşmeden, ‘çeşmenin başını’ ele geçirmeli ve ‘Üsküdar’a geçmelidir’. 3) Ya da ABD sadece gerçekten ifade ettiği gibi terör, kitle imha silahları, Amerikan aleyhtarlığı ve totaliter rejimlerin bir araya geldiğinde Amerika’nın güvenliği için tahammül edilmez bir tehlike oluşturduğunu düşünmekte ve bunu önlemenin tek yolunun mutlak kontrol olduğuna inanmaktadır. 11 Eylül başta Bush yönetimi olmak üzere ABD’de bir çok kişiye Orta Doğu’daki statükonun devam ettirilemez olduğuna, kendi haline bırakılırsa durumun sadece daha kötüye gideceğine ve bu durumu tersine çevirmek için cesur, belki riskli ve büyük bir plana ve stratejik bir vizyona ihtiyaç olduğuna inandırmıştır. Bunun için de olayların kalbine keskin ve şiddetli bir darbe vurmak gerekmektedir. Amerikan şahinleri, her ne kadar yüksek sesle ifade etmeseler de, bu ‘proje’nin risklerinin farkında olmalılar. Ancak kendilerini eleştiren ve karşı çıkanların aksine ‘başka yol olmadığına,’ diğer ‘küçük çözüm yollarının’ denendiğine, başarılı olmadığının görüldüğüne ve artık yeni bir şey denemek gerektiğine ve Amerika'ayı tehdit eden tehditleri kontrol etmek için ‘yarın çok geç olabileceğine’ inanmaktadırlar. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|