TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Pazartesi, Mart 24, 2003
G-ABD 24 Mart Irak, Savaş ve Kürtler Üzerine Notlar Bu krizde başka bir çok şeyin yanında kamu diplomasisinde sınıfta kaldık. Niye Amerika’nın başta verdiklerinin yeterli olmadığını, ABD için şimdiye kadar bir çok fedakarlıkta bulunup karşılığında pek bir şey alamadığımızı, Irak’ın toprak bütünlüğüyle ilgili kaygılarımızı dünya ve Amerikan kamuoyuna etkili bir şekilde anlatmayı beceremedik. Irak’a girersek bunu ne için yapacağımızı ABD’ye direndiğimiz için bize sempatiyle bakmasını bekleyebileceğimiz Almanya’ya bile anlatamadığımız anlaşılıyor. Hem ABD ile ‘bozuşup’ hem de Avrupa tarafından dışlanmamız Türkiye’de ciddi bir milliyetçi dalga yaratabilir. İşe kötü tarafından bakarsak kimseye yaranamadık. Kıbrıs ve Irak’ta amaçlarımızın çok uzağına savrulduk. ABD gözündeki stratejik önemimiz azaldı. Ama zikzak çizen sadece Türk tarafı olmadı. Amerikalılar da sık sık daha önce kabul ettikleri veya önerdikleri pozisyonlarını aniden ve her zaman anlaşılır olmayan şekillerde değiştirdiler. Sınırdan içeri 20-30 kilometre girmenin Türkiye’ye aktüel ve potansiyel getirisi bunun diplomatik maliyetiyle orantısız görünmektedir. K. Irak’a girmeyi bir gurur meselesi haline getirmemeliydik. K. Irak’a girmek için geekli neden sadece Kürt grupların petrol bölgelerini ele geçirmesini ve Kerkük’teki nüfus dengesini kendi lehlerine değiştirmelerini engellemek olabilirdi. Bu durumda Irak’taki güç dengesi Kürtler lehine bozulabilir endişesine hak verilebilir. Türkiye böyle bir durumu, Kürtlerin güçlenmesi ve zenginleşmesinin Türkiye’deki Kürtler için bir çekim gücü yaratması endişesi olmasa bile, yani Türkiye Kürtlere etnik açıdan ‘renk-körü’ olarak baksa bile bunu engellemek isteyebilir. Ancak şu anda Ankara’nın böyle bir gelişmeyi engellemesinin esas nedeni kendi Kürt vatandaşlarına duyduğu güvensizliktir. Bu krize sonbaharda geçen AB uyum paketi geçmese daha da güçsüz gireceğimiz anlaşılıyor. Türkiye’deki Kürtlerin güneydeki Kürtlerle beraber bir devlet kurma istekleri sahibi olmasının tek ve en etkili yolu K. Irak’taki Kürtlerin sayılarıyla orantısız bir güç edinmelerini engellemek değil kendi Kürt vatandaşlarımızı daha özgür, müreffeh ve mutlu şekilde yaşamalarını sağlamaktır. Türk devletinin vatandaşı olan Kürtlerle genel ve kapsamlı bir anlaşmaya (grand bargain) varmalıdır. Bu anlaşmada Kürt gruplar ve partilere kişisel ve grup haklarının genişlemesi karşılığında devletin bütünlüğüne bağlılık sözü alınmalıdır. Kültürel haklarda tek taraflı iyileştirmeler yapılmalıdır. Ancak bundan sonra ayrılıkçı eğilimlere devam edenlere karşı ‘sıfır hoşgörü’ gösterilmelidir. Bu mesaj Kürt vatandaşlara açıkça iletilmelidir: ‘Türkiye’de yaşamak istiyorsanız özgürlükleriniz, kişisel ve grup haklarınız düzelecektir.’ Türkiye resmen açıklamadan ve hatta kabul etmeden Washington bir oldu-bitti ile Türk hava sahasını kullanmış olabilir mi? Bu doğruysa durum kontrolden çıktı demektir. Şanlıurfa’da uçaktan köye bomba düştü...kaza mı, ceza mı, tehdit mi? Kaza olması en yüksek ihtimaldir ancak bunu bahane göstererek Türkiye hava sahasını kapatabilir ya da en azından yeni ve daha sıkı güvenlik kurallarında ısrar edebilir. Bunun için yeterli nedeni vardır. İnsan Amerikalılar Türkiye ile bozuşmak için özel bir çaba sarf ediyor hissine kapılıyor. Bu tabii bir analizden çok sezgidir. Ama acaba ABD Kürtleri destekleyebilmek için Ankara’yı kendisine karşı ters tepkiler verecek durumlara özellikle itmeye çalışıyor olabilir mi? Türkiye’nin K. Irak’taki varlığının boyutları, kapasitesi, amaçları, geleceği, maliyeti üzerinde daha ayrıntılı bir tartışmaya ihtiyaç bulunmaktadır. Bu askeri varlığın sınırdan sadece 20-30 km. içeride olması, eğer amaçları buysa Kürtlerin 1) Kerkük’ü askeri olarak ele geçirmelerini veya 2) Amerikan kontrolü altındaki Kerkük’te demografik varlıklarını önemli derecede arttırmalarını engellemekte yeterli olabilir mi? Tam tersine 1) askeri anlamda getirisi sınırlı ve hatta belirsiz bu gücün 2) Kürt milliyetçiliğini alevlendirme ve onların gözünde Türkiye ve Türkleri ‘düşman’ olarak belletme, 3) ABD, AB, Arap dünyası ve hatta İran ile ilişkileri zedeleme ihtimali vardır. K. Irak’taki Kürt grupların bir devlet kurma istekleri var mı? Böyle bir istek var ise amaçladıkları gibi kendilerine ait bir devlet sahibi olmalarını engellemeye hakkımız var mı, buna gücümüz var mı? Bu üç sorunun cevabı evet ise bunun en optimal yöntemi ne olmalıdır? Amerikalılar mümkün olduğunca Irak ordusunu ‘pas geçerek’ onların etrafından dolanarak Bağdat’a ulaşamaya çalışıyor. Irak ordusunun Cumhuriyet Muhafızları dışındaki unsurları, Amerikalıları arkalarında bulup Bağdat’ı zorlamaya başladığını gördüklerinde direnmeden teslim olmaya daha meyilli olabilirler. ABD savaş sonrasında ülkede uzun süre kalacağını düşünerek hem altyapıya olabildiğince az zarar vermek hem de olabildiğince az insan öldürmeye çalışıyor. ABD’nin bazı Irak’lı generallerle irtibatta olduğu ve bunları Saddam’ı desteklemekten vazgeçirtebileceği iddiası belli bir şüpheyle karşılanabilir. Bu ilişkiler kısmen doğru olabilir ancak Washington’un bunları bilerek abartması da mümkündür. Taraf değiştirmek isteyen generaller olsa bile bunlar etraftaki diğer subaylardan korkup bu yola tevessül etmekte tereddüt edebilirler. ABD sık sık Saddam’ın ölmüş olabileceğini iddia ederek, Saddam’ı yakalanma riskini attırarak kameralar karşısına çıkmaya zorlayabilir. Saddam korkudan bir süre ortaya çıkmazsa bunu Iraklı asker ve subaylara ‘Saddam öldü, artık sizde uzatmayın, teslim olun’ demek için kullanabilirler. Şu ana kadar savaş öncesi ABD’nin olmasından endişelendiği gelişmelerden hiçbiri gerçekleşmedi: ‘Arap caddesi’ ayaklanmadı, görünürde Müslüman devletlerde rejimlerin tehdit altında olduğuna dair bir işaret yok, İsrail’e Scud saldırısı gerçekleşmedi, petrol fiyatları artmadı azaldı, Iraklılar kimyasal silah kullanmadılar. Iraklılar niye ayaklanmıyorlar? 1) Daha erken, bu olacak ama Iraklılar daha kendilerini riske atmak istemiyorlar. 2) Iraklıların belli bir kısmı ve belki de çoğunluğu Saddam’dan nefret etmekle beraber bu otomatik Amerikan işgaline sempati ile baktıkları anlamına gelmiyor. Ya da belki de 3) Saddam sanıldığı kadar nefret edilen bir lider değil. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|