TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Çarşamba, Mart 26, 2003
 
G-ABD 26 Mart
ABD Bizi Niye Öptü?

8.5 milyar dolarlık köprü kredi Türkiye ile ipleri koparmamak için ve her ihtimale karşı ‘Türkiye’nin bir biçimde şimdikinin ötesinde bir işbirliğine ihtiyaç duyabiliriz’ düşüncesiyle ayrılmış olabilir. Yönetimin Kongre’ye sunduğu ek bütçeye son anda eklendiği belirtilen bu kredi vaadinin Türkiye’nin Washington’a yönelik tavırlarını ‘kıvamda’ tutmaya yarayacağı düşünülmüş olabilir. Bu kredi Türkiye’ye yönelik bir ‘olta’ da olabilir ve amacı ‘bakın size hala bir şekilde yardım yapmak istiyoruz, ama siz de uslu durun ve artık problem çıkarmayın’ şeklinde bir mesaj da olabilir. Türkiye’nin isteği ve bilgisi dışında gerçekleşen bu yardım vaadiyle Türkiye’nin K. Irak’ta kontrolsüz bir harekete girmemesi için ilave bir neden yaratılmış olmaktadır. Ancak bu yardımın bir şekilde Kongre’de takılabileceği, kırpılabileceği, şarta bağlanabileceği ve Türkiye aleyhtarlarının Ankara’yı eleştirmesi için bir imkan yaratabileceği de unutulmamalıdır. Özellikle Ermeni soykırımı iddiaları gündeme geldiğinde bu yardım ile karar tasarısı arasında bağ kurulmaya çalışılabilir. Bu olmasa bile Bush Yönetimi’nin ağırlığını yeterince koymaması sonucu Ermenilerin istediği türden bir karar çıkarsa zaten Türkiye bu yardımı reddetme noktasına dahi gelebilir.

Olaya iyi tarafından bakılacak olursa ABD’de, 1) henüz çok geniş çevrelere yayılmamış olsa ve yüksek sesle değilse de, ‘Türkiye’yi kim, nasıl kaybetti?’ tartışması başlamış görünmektedir. 2) Savaşın da istendiği kadar hızlı şekilde sonuç vermemiş olmaması, 3) sonucunun değilse bile risk, maliyet ve süresinin belli olmaması, 4) beklendiği gibi Irak ordusunun, halkının, Şiilerin Saddam’a karşı ayaklanmaması, Kürtlerin önemli bir Amerikan desteği olmadan Irak güçlerine karşı askeri anlamda getirilerinin olmayacağının daha da iyi anlaşılması, 5) ABD savaşı kazansa da / kazandıktan sonra durumun Amerika’nın umduğundan farklı olabileceği ile ilgili şüpheleri arttırması, 6) savaş bittikten sonra Washington’da yapılacak muhasebede belki Irak’ın ne derece ‘kazanıldığınının’ belli olmayacağı, ama ikili ilişkinin gidişine müdahale edilmezse Türkiye’nin ‘kaybedildiğinin’ net şekilde ortaya çıkabileceği ve Bush yönetimine yönelik ‘Bağdat’a pirince giderken, Ankara’daki bulgurdan da oldun’ şeklinde bir eleştiri gelebileceği endişesi Washington’un Türkiye ile ilişkileri kısmen de olsa düzeltme arayışlarının arkasındaki nedenler olabilir. 7) Ayrıca, Bush Yönetimi de, belki ilk başta tüm suçu Türkiye’ye atsa da, kendi davranışlarının da tahlil ve özeleştirisini yaparak, Irak harekatı öncesinde Türkiye’ye yönelik politikalarında kendilerinin de önemli yöntem, tarz ve zamanlama hataları yaptıklarını anlamış olabilirler. Bunun dışında, Bush Yönetimi muhtemelen 8) ‘Orta Doğu’ya demokrasi getireceğiz’ derken en demokratik Müslüman devletinin demokratik, açık ve özgür seçimlerle ve açık farkla iktidara gelmiş hükümeti ile çatışmaya girmenin çelişkisinin farkına varmış olabilir.

Çok yüksek bir ihtimal olmamakla beraber, savaşın tıkanması, iki tarafta ve sivillerde çok kayıp olması, Amerikan kamuoyunun ayaklanması, uluslararası kamuoyunun araya girmesi ile savaşa Saddam’ın iktidarda kaldığı ya da sürgüne gittiği diplomatik bir çözüm bulunması durumunda, Washington’un Kürtleri korumak amacıyla ya da bahanesiyle K. Irak’a yerleşeceğinden emin olabiliriz. Bu durumun bir ihtimalle Kürt devletinin kurulması sürecini hızlandırabilir.

2004 seçimleri yaklaştığında Amerikan seçmenleri muhtemelen fark edecekler ki, dünyadaki devletlerin ve halkların çok büyük bir kısmı, Bush’un karşısında şu anda kim olacağını bilmediğimiz Demokrat adayın kazanmasını isteyecekler. Bu durum tek başına seçimin galibini elbette belirlemez ancak seçim 2000’de olduğu gibi yakın giderse, dünya ile kavga eden bir başkan istemeyen küçük bir seçmen grubu Demokrat adayın kazanmasını sağlatacak kadar bir fark yaratabilirler.

Um el Kasr’ın uzun süre kontrol edilememesi insani yardımın gelmesini engellemiştir . Bu olsaydı/olunca koalisyon insani yardım malzemeleri dağıtarak belki halkın sempatisini kazanabilir ve Irak halkını bir parça kendi tarafına çekebilirler. Bağdat yakınlarına karadan gelen Amerikan birlikleri ciddi şekilde yorulmuş olacaklardır. İkmal hatları çok uzadığı için bu hatların güvenliği mükemmel olmayabilir ve vur-kaç eylemlerine kısmen açık olabilirler.
Bu nedenle Amerikalılar hava şartlarının da olumsuzluğu nedeniyle biraz hız kesip Bağdat yakınlarındaki güçlerini arttırma yoluna gidebilirler. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)

G-ABD 25 Aralık
Blair ve Irak’ın Geleceğinde BM’nin Rolü

Bush Yönetimi’nin Irak ve genel olarak Orta Doğu’ya yönelik genel bir projesi olduğuna şüphe yoktur. Ancak Amerikan yönetiminin bunda başarılı olamayıp geri adım atma ihtimali de bulunmaktadır. Amerika Irak’ta istediği düzeni kurmayı başaramayıp işin içine BM’nin ve dolayısıyla Avrupalı devletlerin dahil olmasını kabul etmek zorunda kalabilir. Savaş sonrası Irak’ta 1) BM’nin rolü olacak mı? Savaşın kendisini olmasa bile 2) savaş sonunda kurulacak düzen bir BM kararı ile ‘meşruiyet şemsiyesi’ altına alınacak mı? BM’nin savaş sonrası bir rolü olursa bu 3) insani yardımla mı sınırlı olacak yoksa 4) yeniden inşa sürecini de kapsayacak mı? Ya da şu an çok uzak gözükse de, ABD Irak’ı kontrol etmekte çok zorlanırsa 5) siyasi anlamda da BM’i işin içine katmak zorunda kalır mı? Hatta en uç ihtimal olarak 6) Arap ülkeleri ve Türkiye bile barış gücü adı altında Irak’ta rol oynayabilirler mi? Savaş uzar ve siyasi maliyeti artarsa, ABD Irak’ta istediği ve gerekli gördüğü kadar uzun süre kalmadan yönetimi çok uzun olmayan bir süre sonunda Iraklılara bırakmak zorunda kalabilir. Washington, perde arkasından bu yönetimi istediği gibi yönlendirmek istese de bu istediği kadar rahat olmayabilir.

Tony Blair, kendi kamuoyunun ve partisinin muhalefetine rağmen savaşa verdiği destekle çok kilit bir rol oynamıştır. Bu rol ile beraber Bush yönetimi, Blair’in, samimiyetinin derecesini tespit etmek çok kolay olmasa da, bazı önemli konulardaki kendilerininki ile önemli ölçüde çelişebilecek eğilimlerini dikkate almak zorunda kalabilir. Blair, savaş sonrası Irak’ın siyasi yapısı, Irak petrolünün Iraklılara ait olması, Filistin sorununda ciddi ilerleme kaydedilmesinin zorunluluğu gibi konularda Bush Yönetimini normalde tercih etmeyecekleri çok-taraflı bazı politikalara taşıyabilir. Bunun tersi olması ve Blair’in insani eğiliminin Bush Yönetimi tarafından ‘rehin alınması’ da pekala mümkündür. Bu durumda Blair, siyasi kariyerini, inanılırlılığını ve şöhretini ve tarihteki yerini riske atarak girdiği bu ‘maceradan’ kendini dışarı atmaya başarıp İngiltere’yi Avrupa’ya daha da yaklaştırmak isteyebilir. Şu unutulmamalıdır ki, Blair İngilizlerin en az 30 yıldır sahip oldukları belki de en ‘Avrupacı’ başbakandır. Ancak, onun bile Irak krizinde AB ile Washington arasında yapmak zorunda kaldığı tercihte ikincisini tercih etmesi bunun o kadar da kolay olmayacağı hakkında bir fikir vermektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder