TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Cuma, Mayıs 02, 2003
G-ABD 2 Mayıs Amerikan Hegemonyası - Türkiye’de Liberal-Şahin Tartışması Amerikalıların dediği gibi, ‘bir şey ördek gibi yürüyor ve ördek gibi vaklıyorsa o şey büyük ihtimalle ördektir’. Bush Yönetiminin amacı Amerikan hegemonyasını güçlendirme, uzatma ve derinleştirmektir. Bunun aksini iddia edenler, insan ne kadar çaba harcarsa harcasın, bir noktadan sonra inandıramamaktadır. Öte yandan Amerikan hegemonyası ille de ve otomatik olarak karşı çıkılması gereken bir şey de olmayabilir. Tek kutuplu bir dünya, hegemon gücün ‘damarı çatlamaz’ ve kendini kuralların üstünde ve ötesinde görmezse, Türkiye gibi bir ülke için arzu edilir bir şey bile olabilir. Bush Yönetiminin korkutucu yönü, Amerika’nın kendi koydukları da dahil olmak üzere, kuralları ve kurumları yok sayması ve bunların sadece diğer ‘ölümlü’ devletler arasındaki ilişkileri düzenleyen şeyler olarak görmesidir. Karşı çıkılması gereken Amerikan hegemonyasının kendisi değil onun kural tanımaz, dizginlenmez, hesap vermez tavırları olmalıdır. Bir devlet hem hegemon hem de ‘saygın ve sorumlu bir dünya vatandaşı’ olabilir. Hegemonluk zorbalık değil başkalarının değer ve çıkarlarını da dikkate alan kural koyuculuk ve bu kuralların bekçiliğidir. Çok kutuplu bir dünya daha fazla istikrarsızlık üretebilir ve büyük devletler arasında çok uzun zamandır yaşanmayan askeri rekabeti ve hatta çatışmayı gündeme getirebilir. Çok kutuplu dünya sistemleri ‘tarihin nisepeten daha yavaş ilerlediği’ zamanlarda bile savaşa daha meyilli olmuştur. Teknolojik, ekonomik ve sosyal gelişmenin giderek ivmesini arttırdığı çağımızda çok kutuplu bir dünyanın barışçı bir şekilde uzun süre sürdürülmesi çok daha zor olabilir. Dolayısıyla kural tanımaz tek kutupluluğun alternatifinin çok-kutupluluk değil ‘hesap veren’ bir tek kutupluluk olması gerekir. Amerikan hegemonyasının yıkılması değil ‘terbiye edilmesi’ gerekir. Bu süreçte Türkiye’nin oynayabileceği ve oynaması gereken roller konusunda Türkiye’de ciddi bir düşünce sığlığı dikkat çekmektedir. Türkiye’de liberaller ve şahinler arasındaki tartışmada karşı tarafın argümanlarını toptan reddetme şeklinde bir alışkanlık olduğu gözlemlenmektedir. Tamamen de haksız olmayacak bir genellemeyle denebilir ki, Liberaller, mesela AB üyeliği ve Kıbrıs gibi konularda, Batı’nın Türkiye’ye adil olmayan bir şekilde yaklaştığını kabul etmek istememektedirler. Bu isteksizlik onları aslında haklı oldukları konulardaki inandırıclıklarını da zedelemekte ve tüm kusurun bizde olduğunu düşündükleri şeklinde bir intiba yaratmaktadır. Dış politikanın sürekli ödün verilen ve kendi taleplerimizde geri adım atılan bir alan olmaması gerekir. Ama öte yandan da Türkiye, kendi taleplerinin 1) haklılığını, 2) gerçekleşebilirliğini sürekli ama kompleksiz bir gözden geçirme altında tutmalıdır. Ancak şahinler de şu soruyu kendilerine daha ciddi olarak sormalıdırlar: Acaba bazen anlaşmamak, adil olmasa da anlaşmaktan daha kötü bir tercih olabilir mi? Kuşkusuz her konu diğer konularla ilişkili olduğu kadar biriciktir de. Bazı konularda haksız bir barış veya anlaşma hiç anlaşmamaktan daha iyi olabilir, başka bazılarındaysa haksız dahi olsak gücümüz varsa bazı taleplerden geri adım atmamak gerekebilir. Türk dış politikasının organize edici prensibi şahinlik ya da liberallik değil pragmatizm olmalıdır. Her konu kendi şartları içinde değerlendirilmelidir. Türk dış politikası bazı sıkı ve değişmez prensiplerin ‘otomatik pilotuna’ bağlanmamalıdır. Öte yandan, Batı’nın bize taraflı ve mesafeli yaklaşması bizim kendi kusurlarımızı ve eksikliklerimizi görmemize engel olmamalıdır. Türkiye kendini dışarıdan empoze edilen ve Türkiye’nin çıkar ve şartlarına uygunluğu tartışmalı reçeteler olmadan da yenileyebilmeyi nasıl öğrenecektir. Artık bir klişe olan, ama bu yüzden yanlış olduğu da söylenemeyecek, ‘kendimi yenilemeyi onlar istiyor diye değil, bunu şeklini ve zamnlamasını enine boyuna tartıştaktan sonra ve benim için yararlı ve hatta gerekli olduğu için istiyorum’ sloganını nasıl hayata geçireceğiz? (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|