TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Cuma, Mayıs 09, 2003
G-ABD 9 Mayıs Wolfowitz’e Devam Wolfowitz’in demeci hakkında ne kadar olumlu düşünülmeye çalışılırsa çalışılsın ciddi bir rahatsızlık duyulmaması zordur. Amerikan yönetiminin Irak krizinde Tük-Amerikan ilişkilerinin aldığı yara ile ilgili olarak kendisinin hiçbir kusuru olmadığını iddia etmesi ilişkinin geleceği açısından hiç umut verici değildir. Wolfowitz eğer sadece ‘biz de kendi payımıza özeleştiri yapıyoruz, bizim de hatalarımız olmuş olabilir, bunları tartışalım ve ilişkimizin geleceğini zehirlemesine izin vermeyelim’ şeklinde bir ifadede bulunsa idi demeç kabul edilir olabilirdi. Ancak mevcut durumda Amerikan yönetiminin Türkiye ile ilişkileri düzeltme gibi bir önceliği ve arzusu olmadığı görülmektedir. Washington, ‘ancak benim pozisyonuma gelirsen aramız düzelebilir’ demektedir. Acaba Washington, Ankara’nın kabul edemeyeceğini bildiği önşartlar öne sürerek Irak’taki Kürt gruplara yönelik planladığı gelişmeler için ortam mı hazırlamaktadır? Washington, Türkiye’ye ‘sert yaparak’ onu ‘terbiye etmeye’çalışmaktadır. Washington Türkiye’den beklemediği bağımsız, çok yönlü ve aktif politikayı daha doğarken boğmaya çalışmaktadır. Eğer bu sert çıkışa boyun eğilirse Türkiye Irak krizinde başka bazı şeylerden fedakarlık ederek bağımsızlık anlamında kazandığı mevzilerini kaybetmiş olacaktır. Bu durumda ‘eğer yine birinci kareye döneceksek o halde o fedakarlıkları yaptık’ sorusu sorulabilecektir. Ordu’nun tezkereyi daha aktif desteklemesi geektiği yolundaki açıklamaları özellikle rahatsız edicidir. Bu demeç ile ABD nasıl bir Türkiye görmek istediğini -belki de farkına varmadan- açığa vurmuştur. Buna göre, eğer siviller ‘yeterince’ Amerikan yanlısı olamayacaksa, tarihsel olarak Amerika ile ‘yakın’ ilişki içindeki askeri kanat müdahale etmelidir. Tüm bu rahatsızlıkları sıraladıktan sonra şu anda yapılması gereken ne olabilir? 1) AB’ye ama ille de ‘üyelik perspektifi’ ile değil, taktik olarak, yaklaşılmalıdır. Avrupa Türkiye ile Amerikan gücünü dengeleme amaçlı bir ilişkiye girerse bunun hemen üyeliği de içereceğini düşünürek aslında olabilecek boyutta bir ilişkiden kaçınabilir. Bu nedenle Avrupa’yı üyelikle ‘ürkütmeden’ Amerikan kontrolsüzlüğüne karşı işbirliği yolları aranmalıdır. 2) Türkiye’nin rahatsızlığı Amerikan kamuoyuna, belki de dolaylı olarak, duyurulmalı ve bu yolla Amerikan yönetimi Amerikan kamuoyuna şikayet edilmelidir. ‘Bu tavırlarla zaten sayısı sınırlı dostlarınızı da kaybediyorsunuz. Yakında etrafınıza baktığınızda küçük birkaç ülke dışında kimseyi bulamayacaksınız. Bu gidişat iyi değil. Türkiye Irak harekatına önemli katkılar yapmıştır’ mesajları verilmelidir. 3) İncirlik’le ilgili olarak buardaki Amerikan varlığının sona erdirilmesi ya da önemli ölçüde azaltılması Türkiye’nin amacı olabilir. Ancak bu süreç olabildiğince ‘kibar’ bir şekilde yürütülmelidir. Türkiye’nin bu konudaki istekleri ve kararları Washington’a iletilmeli, bu süreç belli bir zaman yayılmalı ve oldu-bittilerle değil karşılıklı anlayış içinde gerçekleşmelidir. Bu konuda fevri ve kırıcı davranmanın Türkiye’ye yarardan çok zararı olabilir. Amaç şu anda Amerika’yı zaten çok etkilemeyecek bir ceza vermek değil ‘kavgasız-gürültüsüz’ bu problemden kurtulmak olmalıdır. 4) Suriye ve İran ile ilişkilerim içeriği Washington’la paylaşılmalı ancak bu konuda Amerikan vetosu ve tehditleri kabul edilmemelidir. Washington’a )Türkiye’nin problemli olduğu ülkelerle sahip olduğu ilişkiler, b) ABD’nin Suriye ve İran ile kimi gizli kimi açık temasları hatırlamalıdır. 5) ABD’nin Türk ordusundan beklentileri ile demokratik ve net bir çıkış yapılmalıdır. “’Hem ‘Orta Doğu’ya demokrasi getireceğim’ diyorsun, hem de Türkiye’de sivil otoritenin altında olması gereken ordudan normal bir demokraside kabul edilemeyecek rolle oynamasını istiyorsun. Burada bir çelişki yok mu?” diye sorulmalıdır. 7) Belki Türkiye’nin de, hem direk resmi sorumluluğu olmayan ve dolayısıyla günün sonunda sahiplenilmesi şart olmayan, ama aynı zamanda Türkiye’nin diplomatik olmayan mesajlarını iletebilecek kendi Richard Perle’ünü bulmasına ihtiytaç vardır. Bu arada, küçük ama önemli bir dipnot olarak denebilir ki, Wolfowitz’in Türkiye’yi ‘fırçalamasından’ memnun olanlar bunu hiç değilse gizlemeye çalışabilirlerdi. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|