TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Pazartesi, Haziran 16, 2003
 
G-ABD 16 Haziran
ABD-Türkiye – ABD İran İlişkileri

Uğur Ziyal’in Washington gezisi Türk-Amerikan ilişkilerinin normal bürokratik rutin ve temposunu yakalama yolunda bir adım olabilir. Washington, henüz üst düzey bir Türk siyasi yetkiliyi ağırlar görünmek istemediği için diyaloğun şu esnada diplomatlar aracılığıyla yürütülmesi gerekmiştir. ABD’nin Türkiye’ye yönelik menfi tavrı Türkiye’ye yönelik bir hayalkırıklığı ve ‘kızgınlığın’ da ötesinde, kendisine ‘yanlış yapan’ devletlere ‘ne olacağını’ ‘dosta düşmana gösterme’ isteğinden kaynaklanmaktadır. Washington, kendisiyle işbirliği yapmaktan kaçınmanın ‘sonuçları olacağını’ herkesin bilmesini istemektedir. Ancak öte yandan Türkiye, eskisinden farklı olarak da olsa, bir şekilde ‘önemli’ olmaya devam ettiği için, Washington şu an için, Ankara’ya ilgisiz görünmeye çalışmakla yetinmektedir. Bu durum, mükemmel olmaktan uzak olsa da, şu an için kabul edilebilir bir ilişki biçimidir ve ‘dünyanın sonu değildir.’ İçinde yaşadığımız bu dönemin bu yılın ötesine de sarkabilceği tahmin edilebilir. ABD bu ‘küslük’ durumundan bir süre sonra kendi de sıkılsa bile ilk adım veya adımların Ankara’dan gelmesinde ısrar edebilir. Bu nedenler Washington’u ‘yatıştırmaya’ yönelik atılabilecek küçük adımların ‘tutumlu’ kullanılması ve hepsinin bir kerede harcanmaması doğru olabilir. Yeni elçi Eric Edelman’ın, göreve başladığında Türk kamuoyunun duymak istediği şeyleri söylemekle beraber, Robert Pearson’a kıyasla, genel olarak daha eleştirel ve mesafeli olması beklenmelidir.

ABD’nin İran’dan en önemli şikayeti bu ülkenin 1) kitle imha silahları edinme yönündeki isteği ve çabası, 2) başta Hizbullah olmak üzere terör örgütlerine verdiği destek ve Tahran’ın 3) İsrail’e ve Orta Doğu barış sürecine yönelik olumsuz tutumundan kaynaklanmaktadır. Bunlara ek olarak İran’ın 4) Irak’taki Şii gruplar vasıtasıyla ABD’nin Irak’ta yapmak istediklerini engellemeye ve istikrarsızlık yaratmaya çalıştığı ve son dönemde 5) bazı El Kaide üyelerinin İran’da bulunduğu gibi iddilar da ortaya atılmaktadır. Bunlara ek olarak Tahran’ın 6) demokrasi ve insan haklarındaki eksiklikleri de vurgulanmaktadır. Washington’un İran ile ilişkileri konusunda kabaca üç opsiyonu bulunmaktadır: 1) Rejimle kontakları kesmek ya da en düşük seviyede tutmak, ülkenin içinde ve dışındaki muhalif grupları ‘maddi manevi’ desteklemek, İran’ın nükleer programı ve teröre verdiği destek konusunda komşu ülkeler ve büyük devletlerin Tahran’a bakı yapmasını sağlamak ve sınırlı da olsa bir askeri müdahale opsiyonunu gündemde tutmak, 2) Reformcuları muhatap almak ve onları –belki ülke içindeki bazı muhalif güçlerle beraber- sertlik yanlılarına kaşı güçlendirmeye çalışmak, 3) İran ‘devleti’ ile diyaloğunu geliştirmek ve 1994’te K. Kore ile imzalanan türden bir anlaşma ile İran’ı ekonomik yardım ve siyasi ve askeri bazı garantiler karşılığında nükleeer programından vazgeçirmeye çalışmak. Birbirini tamamen de dışlamayan bu opsiyonlar içinde en muhtemeli ilki gibi görünmektedir. İran’ın 2006’da nükleer silah sahibi olabileceği şeklindeki iddialar, Irak’ta kitle imha silahlarının bulunamaması nedeniyle beraber dünya kamuoyunda ciddi bir şüphe ile karşılanacak olsa da, belli bir olgunluğa ulaştığı genel olarak kabul edilen İran nükleer programının hızı ABD’nin askeri opsiyonu kullanmasını gündeme daha ciddi bir şekilde getirebilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder