TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Salı, Haziran 17, 2003
G-ABD 17 Haziran ABD, AB, İran ve Türkiye Türkiye Washington’a, Irak ve İran konularında, ‘ben bunu istiyorum’ ya da ‘buna kesinlikle karşıyım’ demek yerine, çıkar ve isteklerini, iyi hazırlanmış, ayrıntılı, söz konusu ülkelerin halklarının çıkarlarını da gözeten ve ABD için kabul edilebilir programların içine ‘yedirmelidir.’ ABD’den gelecek 8.5 milyar dolarlık kredinin bir kısmının Irak’ın inşasında kullanılması önerisi –ayrıntıları tam olarak bilinmemekle beraber – yukarıda bahsedilen türden yaratıcı bir girişim izlenimi uyandırmaktadır. Aynı şekilde, Ankara’nın, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını ve bu ülkeye yönelik bir Amerikan askeri harekatını engelleme, İran’ın demokratikleşmesine teşvik etme ve katkıda bulunma ve bu ülkeyle ekonomik, siyasi ve güvenlik boyutunda ilişkilerini geliştirmek için Tahran’la yoğun ve yapıcı bir diyalog içinde olması gerekir. Türkiye bu konuda Avrupa devletlerinin ‘tatlı-sert’ üslubunu ABD’nin ‘haşin’ üslubuna tercih etmelidir. Avrupa, Irak’tan farklı olarak, İran konusunda insiyatifi kaptırmamak istediği için bu ülkeyi Amerikan müdahalesine neden olabilecek politikalardan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Danışıklı olmasa bile, Avrupa ile ABD arasında bir ‘tatlı-sert polis-kötü polis’ rol dağılımı yapılmış gibidir. Bu arada, İran’ın demokratikleşmesi, modernleşmesi ve bir güvenlik problemi olmaktan çıkması, Türkiye’nin yaşadığı coğrafyanın AB üyeliği önündeki büyük engellerden biri olmaktan çıkmasına yardım edebileceği için Türkiye için önemlidir. İran’daki gösterilerin ardındaki halk desteği ve buna aktif olarak katılabileceklerin sayısı hakkında sağlıklı bir tahmin yapmak zor olsa da, olaylar birkaç hafta daha sürer, Tahran dışındaki şehirlere taşmaya devam eder ve gösterilerde ölümler meydana gelmeye başlarsa olayların ciddi olduğu düşünülebilir. Şu an için İran devletinin nasıl cevap vermek gerektiği konusunda birden fazla fikre sahip olduğu, aşırı şiddet kullanmaktan belli ölçülerde kaçındığı ve bu kararsızlığın da göstericiler tarafından hissedildiği ve kullanılabileceği yorumları yapılmaktadır. Gösterilerin şiddetinin artması ve coğrafi olarak genişlemesi ile beraber İran’ın nükleer programının denetimi konusunda ‘dünyaya’ yeni bazı kısmi ödünler vermesi beklenebilir. Bu arada, İran’daki Azerilerin siyasi ve kültürel talepleri gündeme gelmeye başlamaktadır. Sürgündeki Azeri liderlerle Amerikan devleti arasındaki temasların boyutu ve içeriği tam olarak bilinmese de, Washington’un henüz tam netleşmemiş İran politikasında ve İran’ın geleceği ile tasavvurlarınd Azerilere önemli bir rol vermek isteyeceğini düşünmek zordur. Aralarındaki bir çok farklılık nedeniyle zaten bariz olan bir şeyi tekrarlamak riski göze alınarak da denilebilir ki, Azeriler İran’ın Kürtleri değildir. Ama yine de, Ankara, önümüzdeki dönemde Azerilerin kültürel ve siyasi hakları ile ilgili daha yüksek sesle seslendirilebilecek taleplere duyabileceği sempati ile İrak’tan sonra bölgede yeni bir siyasi ve etnik kırılmanın yaratacabileceği belirsizliklerden duyacağı tedirginlik arasında kalabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|