TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Perşembe, Haziran 26, 2003
G-ABD 26 Haziran Irak’taki Problemleri – Muhtemel Türk Barış Gücü Irak’ta koalisyon güçlerine yönelik saldırılar sadece eski Baas Partisi üyelerince mi gerçekleştiriliyor, yoksa halkın işgalden, düzensizlikten, temel gereksinmelerle ilgili problemlerin henüz çözülememiş olmasından ve ‘onur kırıcı’ ev aramalarından kaynaklanan memnuniyetsizliğinin dışa vurumu mudur? Koalisyon kuvvetlerinin bu saldırılara nasıl karşılık verecekleri bu sorunun cevabında gizlidir. Muhtemelen her iki açıklamanın da geçerli olduğu değişik olaylar bulunmaktadır. Eğer koalisyon güçleri zor ama imkansız olmayan bir şekilde, halkla esas ‘düşmanı’ ayırt etme işini başarabilir ve ilkine daha yumuşak davranırsa, başarılı olma şansı artacaktır. Ancak son dönemde artan türden olaylar sıklaşırsa koalisyon kuvvetleri silahlarına davranmaya daha hazır hale gelebilirler ki bu da sivil halktan kayıpların artmasına ve sonuç olarak halkın işgal kuvvetlerine duyduğu antipati ve düşmanlığın artmasına nenden olabilir. Bu arada, Baasçıların büyük çaplı eylemlere girişmek için biraz erken davrandıkları, ‘yerlerini belli ettikleri,’ belli bir süre içinde Amerikan ordusunun yerel halk içindeki istihbarat kaynaklarının gelişmesiyle bu grupların hareket alanının daralacağı yorumları da yapılmaktadır. Ordunun dağıtılmasından sonra eski askerlere belli bir süre harçlık verilecek olması silah kullanmayı bilen ve muhtemelen silahlarını ellerinde tutan bu ‘mutsuz’ grubu bir nebze olsun yatıştırabilir. Irak’ta koalisyona asker vermeye niyetli görünen Türkiye’nin bölgedeki gelişmeleri çok yakından takip etmesi ve görev aldığı bölgede halkla iyi niyet bağının nasıl kurulacağı konusunda zihinsel ve istihbarat hazırlık yapması gerekmektedir. Türkiye bu tür ortamlarda başta Afganistan olmak üzere ciddi deneyim sahibi olsa da, Irak’taki durum geçmiş tecrübelerden oldukça farklı olabilir. Türkiye’ye, savaş öncesindeki tutumu nedeniyle belli bir sempati olması beklenebilirse ve Müslüman olmak, koalisyondaki diğer unsurlara nispeten kültürel yönden daha aşina olmak gibi avantajları olacak olmasına rağmen, Türk kuvvetlerine yönelik tepki o sırada genel olarak işgalin Irak halkı tarafından nasıl görüldüğü ile de ilgili olacaktır. Irak’a gönderilip gönderilmeyeceği henüz belli olmayan Türk barış gücü ABD’nin bir uzantısı olarak görülmemelidir. Barış gücünün komuta düzeninin, kime nasıl rapor vereceği ve kimden nasıl emir alacağı açıklığa kavuşturulmalıdır. Ayrıca, Türkiye’nin kontrolüne verilecek bölgenin coğrafi ve nüfus büyüklüğü ile Türk barış gücünün büyüklüğünün orantılı olmasına dikkat edilmelidir. Türk tarafında, ikisi farklı konular olmakla beraber, ‘tezkere konusunda bu gibi konuları çok uzattık ve Amerikalıları bıktırdık, bu sefer işleri çabuk yürütelim’ diyerek yukarıdaki türden önemli konular tam açıklığa kavuşturmadan acele etme yönünde bir eğilim olmamalıdır. Hiç istenmemekle beraber, Türk barış gücünün, geçtiğimiz gün İngiliz askerleriyle yerel unsurlar arasında yaşanan türden çatışmaların içinde kalması halinde neler yapılması gerektiği konusunda planlama yapılmalıdır. Türk barış gücü personeli ve komutanları genel olarak Irak ve özelde görevlendirecekleri bölgenin sosyal yapısı hakkında eğitimden geçirilmeli ve sınırlı da olsa dil eğitimi almaları sağlanmalıdır. Afganistan’dan farklı olarak bu gücün Irak’ta altı aydan çok daha fazla kalabileceği unutulmamalıdır. Bunu açıkça telaffuz etmek doğru ve hoş olmasa da, Türkiye barış gücüne yapacağı katkı ile Irak’ın yeniden yapılanmasında siyasi ve ekonomik olarak belli bir söz kazanabilir, dolaylı ve muğlak bir şekilde K. Irak’taki gelişmelerle ilgili sözü daha dikkate alınır hale gelebilir, Irak’ın kuzeyi dışındaki bölgelerdeki halk ve gruplarla daha yakın ilişkiler kurma fırsatı kazanabilir ve genel olarak ABD’nin Türkiye’den şikayet etme ve ‘cezalandırma’ güdüsünü zayıflatabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|