TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Perşembe, Haziran 05, 2003
 
G-ABD 4 Haziran
Washington’a Gitmek – O. Doğu Barış Süreci

Türkiye ile ABD arasında sık sık üst düzey görüşmeler olması kendimizi bir parça önemli hissetmemizi sağlasa da aslında ABD’nin Ankara’dan –önümüzdeki dönemde sayılarının artmasını bekleyebileceğimiz- ‘reddedilmesi zor’ taleplerini birinci elden dile getirmesi için fırsatlar yaratabilir. Washington’un Irak, İran ve Suriye ile ilgili taleplerine uzaktan direnmek Beyaz Saray’a gidip orada direnmekten daha kolay olsa gerektir. Washington’a gitmek eğer sadece aslında bizi rahatsız edecek bazı ödünlerden sonra olacaksa o kadar da acil olarak görülmeyebilir. Türkiye’nin gerekli siyasi ve ekonomik reformları yapabilmesi ve bundan önce bunları yeterince derinlemesine ve geniş katılımla tartışabilmesi için çevresinde ve dünyada istikrara ihtiyacı vardır. Bu nedenle yeni savaşları, gerilimleri ve krizleri engellemeye çalışmak için ‘insani’ nedenlerin ötesinde somut çıkarlarımız açısından da gereklidir.

Orta Doğu Barış(mama) Süreci’ndeki kıpırdanmalar yaşanması biz heyecanlandırmalı mı? Ebu Mazen zayıf, Arafat dışlandı ve tekrar resmin içine girmesi zor ama bu gerçekleşirse ilk kez olmayacaktır. Sharon’un samimi olduğunu düşünmek için bir neden yoktur. Ancak öte yandan, Sharon bugünün, Filistinlilerin ve destekçilerinin en zayıf, İsrail ve ABD’nin ise en güçlü olduğu an olduğunun bilincindedir. Sharon’un savaştan önce vermeye razı olmadığı ödünleri şimdi vereceğini ve Bush’un, seçim sathına girilirken, İsrail’e, belki danışıklı, kurgulanmış ve koreografisi hazırlanmış bir-iki sembolik sıkıştırma dışında, ciddi anlamda baskı uygulayacağını düşünmek için ‘epey iyimser’ olmak gerekir. Bu arada eğer ABD, Filistin sorununda şekil itibari ile de olsa barış yönünde bir ilerleme gerçekleştirebilirse, Irak’ta Arap kamuoyunun normalde çok büyük tepki göstereceği bazı yeni girişimlerde bulunmada – Irak’ın fiili anlamda bölünmesi, Suriye ve İran’da rejim değişikliğinin zorlanması- daha az temkinli olabilir: ‘Filistin devleti diyordunuz, istediğiniz gibi olmasa da kurdurdum işte, artık benim işime karışmayın.’ (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)

G-ABD 3 Haziran
ABD-Avrupa ilişkileri, G-8 ve Irak’ta Bulunamayan Silahlar

Bush’un Avrupa gezisi Avrupa ile Washington için yeterli olacak kadar bir iyileşmeyi sağlamıştır. Condoleezza Rice’ın ‘Rusya’yı affet, Almanya’yı dikkate alma, Fransa’yı cezalandır’ şeklinde formüle ettiği politika bir ölçüde uygulanıyor görünmektedir. Washington, bir parça yumuşamış olsalar da Paris-Berlin mihverini parçalamanın zorluğunun bilincindedir. Irak krizi bu iki ülkeyi daha da birbirine kenetlemiş ve birinin diğerini bırakıp Washington ile ‘anlaşmasını’ zorlaştırmıştır. Böyle bir gelişme ABD’yi dengeleyebilecek bir Avrupa yaratma projesinin sonu anlamına gelecektir. Buna rağmen Avrupa’nın bu iki başkentinde diğerine yönelik kuşkular belli bir düzeyde olmaya hep devam edecektir. Rusya ise hem Washington ile anlaşmaya daha açıktır, hem de bu iki ülkeden de daha zayıftır ve dolayısıyla ikna edilmesi daha kolay bir ülkedir. Rusya hala Fransa-Almanya’ya daha yakın olmakla beraber, doğru şekilde yaklaşılırsa bu gruptan rahatlıkla koparılabileceğini göstermiştir. Bu da şu an için ABD’ye yetebilir

Bu arada G-8’in dünyanın -satın alma gücü ile hesaplandığında- ikinci büyük ekonomisi olan Çin’in de dahil edilerek G-9’a dönüşmesi ihtimali tartışılmaktadır. ABD yönetimi böyle bir gelişmeye sıcak bakabilir. Kendi domine etmediği her kurumu zayıflatmak eğiliminde olan Washington Çin’in katılması G-8’i sulandırarak bu platformun da ABD karşıtı bir yere dönüşmesini engellemeyi düşünebilir. Ayrıca Çin’i bu gruba almak bu ülkeyi dünya ekonomisine ve siyasetine entegre etmede önemli bir adım olabilir. Üyelik Pekin’i dış politikada daha ‘sorumlu’ hareket etmeye teşvik edebilir.

‘Irak’ta kitle imha silahları nerede’ sorusuna verilebilecek cevaplar şunlar olabilir: İmha edildi, saklandı ama bulunacak, saklandı ve hiç bulunmayabilir, yurtdışına gitti veya teröristlerin eline geçti, ya da böyle silahlar zaten yoktu. Bush yönetimi her ne kadar ‘silahları bulamasak bile Saddam’dan hem kendimizi, hem Iraklıları hem de bölgeyi kurtardık, kötü mü oldu?’ dese de, bu silahları bulamazsa hem kendi ama belki de daha fazla Tony Blair’in inandırıcılığı ciddi bir darbe alacaktır. Bu nedenle Washington’un görüntüyü hiç değilse bir parça kurtarmak için bazı kanıtlar ‘üretmesi’ dahi ihtimal dışı değildir. Ayrıca, ABD’nin Irak’ta kitle imha silahları bulamaması, Bush Yönetiminin İran ve Suriye gibi ülkelere karşı düzenleyebileceği muhtemel bir harekata destek bulma konusunda Irak’ta olduğundan da fazla zorlanmasının nedenlerinden biri olabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder