TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Temmuz 30, 2003
Bu mesajı e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 30 Temmuz AKP, Ordu, ABD ve Irak Üzerine Notlar Bir ülkenin diğer ülkenin desteğine ihtiyacı olması genelde mutlak değil görecelidir ve bir derece meselesidir. Bu durum Türk-Amerikan ilişkileri için de geçerlidir. Şu an Türkiye ile ABD arasında stratejik bir ortaklıktan bahsetmek ancak buna inanmamak şartıyla kabul edilebilir. Aksi taktirde bu kavram giderek komik ve hatta zararlı olma riskleri taşımaktadır. Hükümet ABD ile ilişkilerin sağlıklı olmaktan uzak durumunu reddetmekten vazgeçmelidir. Bu durumun kendi başarısızlıkları olarak görülmesinden mi korkmaktadırlar bilinmez ama ilişkilerde çok açık ve ciddi problemler varken yokmuş gibi davranmak ve öyle olduğunu iddia etmek gerçekçi ve faydalı değildir. Amerika ile ilişkilerin iyi olmaması sadece Türkiye’nin ve hükümetin sorunu ve kusuru değildir. İlişkilerin düzelmesi için karşı taraftan da ciddi, sürekli ve kapsamlı adımlar gelmelidir. Türkiye’nin çıkarlarının, ABD’nin sadece çıkarları ile değil istekleri ile de aynı olduğunu düşünmeye meyilli kişi ve gruplar önemli bir yanılgı içerisindedir. Bunu söyledikten sonra şu noktaya da dikkat çekmek gerekir: Türk-Amerikan ilişkilerinin bozulmasının Türkiye’nin AB üyeliği şansını arttırmayacak olabilir. Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin zayıflaması, AB’ye, Ankara’nın ‘gidecek başka kapısı olmadığını’ düşündürterek Türkiye’nin üyelik dışında bir şeye razı olmak zorunda kalabileceği hesabını güçlendirebilir. AKP Washington ile ilişkilerin bozulmasından ciddi ve belki de aşırı şekilde endişe duymaktadır. Bunun nedenlerinden biri ABD ile ilişkiler bozulursa içeride güçlü kurumlara karşı yalnız kalacağından korkması olabilir. Türk ordusunun Türk iç ve dış siyasetinde oynadığı rolü abartılı, anti-demokratik ve sağlıksız bulmak pekala mümkündür. Ancak bunu düzeltmenin yolu bu kurumu gözden düşürmek olmamalıdır. ‘AKP orduya karşı ABD ile işbirliği yapıyor’ inancı derinleşirse bunun hem AKP hem de Türkiye açısından olumsuz sonuçları olabilir. AKP hükümetinin ABD ile ilişkilerde zaman zaman gerekli iradeyi gösterememesi, önemli ölçüde Türkiye içi dengelerde çeşitli kurum ve çevrelerde yaşadıkları problemlerde kendilerine dış destek sağlama isteklerinden kaynaklanmaktadır. Bu tavır yanlıştır ama ülke içinde AKP’yi ‘dövmeye alışmış’ çevrelerin de bu partiyi ABD’nin ‘kucağına iten’ bu davranışlarını gözden geçirmeleri gerekmektedir. AKP’yi Türkiye’yi yönetmek için dış destek aramaya mecbur etmekten çıkarmak gerekmektedir. Bu da bu partiye güven vermekle olabilir. Türkiye’nin Irak’taki istikrar gücüne katkıda bulunması bundan bir ay önce bile tartışmalı idi. Son bir ay içinde bir de Süleymaniye olayı yaşandı ve Irak’ta Amerikan güçlerine yönelik saldırılar arttı. Türk askerlerinin Irak’ta karşılaşabilecekleri güvenlik risklerinin arttığı görülmektedir. Irak’a askere göndermek doğru karar olsa bile – ki bu koşullarda bu şüphelidir- bunun için Meclis’te gerekli çoğunluğun sağlanması zor görünmemektedir. Süleymaniye olayı Türkiye’nin Irak’ta ABD ile işbirliği yapmasını, genel olarak Türk kamuoyu özelde ise Türk ordusunun Washington’a bakışını kötü yönde etkileyerek, aslında ciddi oranda güçleştirmekle beraber, acaba Amerikan tarafınca tam tersi bir sonuç yaratacağı beklentisi ile gerçekleştirilmiş olabilir mi? Süleymaniye olayının nedenleri arasında Washington’un Ankara’ya Irak’ta Türk askeri varlığını sürdürmenin tek yolunun istikrar gücüne katkı yapmak da dahil olmak üzere ABD taleplerini yerine getirmek olduğu mesajını iletmek olabilir mi? Ya da ABD’nin böyle bir niyeti yoksa bile Süleymaniye olayı Türkiye’yi istikrar gücüne katkı yapmaya öncekine göre daha yakın bir pozisyona getirmiş olabilir mi? ABD bundan bir ay önce Türkiye’den Irak için asker isteyebileceği ihtimalini göz önünde bulundurmuş olsa gerek olduğuna göre niye Süleymaniye’deki olayı hem de o şekliyle gerçekleştirdi? Süleymaniye’nin planlanmış ve tartılmış bir operasyon olduğunu varsayarsak o tür bir harekatın Ankara’yı ABD ile işbirliği yapmaya daha hazır bir ‘kıvama’ getireceğini hesap ettiler ise bu özellikle Türk asker kanadı için geçerli olmayacaktır. Türk ordusunun isteği dışında Irak’ta önemli bir askeri göreve yollanması çok güçtür. Türkiye Irak’a asker göndermemesinin şekli ne olabilir? 1) Türk gücünün büyüklüğü, görev alanı, komuta ve yetki mekanizması, ekonomik maliyetlerin karşılanması gibi konularda ABD’ye kabul etmeyeceğini/edemeyeceği şartlar öne sürülerek, 2) Desteğin Nato veya BM kararı veya katılımına bağlı olduğu bildirilerek, 3) ‘Bizi bağışlayın, biz düşündük taşındık ve katkı yapamayacağımız sonucuna vardık’ diyerek, 4) Uzun süre net bir cevap vermeyerek, 5) Meclis’te oylanıp reddedilerek. Bu arada ABD’nin PKK’ya karşı askeri ve siyasi adımlar atmasını Türkiye’nin Irak’a asker göndermesi ile ilişkilendirmekten kaçınmak gerekmektedir. ABD Türkiye Irak’a asker göndermese de PKK’nın Irak’ta rahatça faaliyet göstermesine engel olmak zorundadır. Kendi buna müdahale edemiyorsa bu müdahaleyi Türkiye’nin yapmasına müsaade etmek zorundadır. ‘Biz Irak istikrar gücüne asker göndererek katkıda bulunmazsak ABD de PKK’ya daha müsamahalı olur’ şeklinde bir düşünce çok yanlıştır. Bu ikisi arasında ilişki kurulmasına direnmek gerekir. Mesela, ‘eğer IMF kredilerinde gecikme olursa biz de El Kaide’ye Türkiye’de faaliyet izni tanıyalım’ demek ne kadar garipse ABD’nin PKK’yı Irak’ta barındırmaması da aynı şekilde şart ve tehditlere bağlanamaz. ABD, Türkiye’nin istikrar gücüne katkı yapması konusunda açıkça ‘pazarlık yok’, ‘acele et’ ve dolaylı olarak da ‘bu sefer de bizimle işbirliği etmeyi beceremezsiniz bu iş biter’ diyorsa bu şartlar altında, Süleymaniye olayının üzerinden bir ay dahi geçmemişken Türkiye’nin işbirliği yapma imkanı az demektir. Hükümetinse tam böyle düşünmediği görülmektedir. Süleymaniye olayından sonra eğer Türk askerleri suikast türü bir eyleme karıştılarsa haklarında soruşturma yapılmalı ve cezalandırılmalı, böyle bir şey yoksa Amerika’nın açıklamaları kabul edilmemeliydi. Bu şartlar altında Abdullah Gül’ün Washington’a gitmesi ilişkilerde ne kadar kalıcı ve saplıklı olduğu tartışılır bir yumuşama yaratmış olsa da yanlış olmuştur. Bu gezinin iptal edilmesi değil ama kesinlikle ertelenmesi gerekirdi. ABD’nin Irak’ta başarısız olup ‘kaçması’ gerçekten de Türkiye için en iyi sonuç olmayabilir, ama bu saptamadan otomatik olarak ABD’nin başarısız olmaması için Türkiye’nin her şeyi yapması gerektiği iddiasına ‘zıplamak’ yanlış olacaktır. ABD’nin başarısız olmasının en büyük zararı Türkiye’ye değil, ABD’ye ve bu başarısızlığın şekline bağlı olarak Iraklılara olacaktır. Meclis’ten Irak’a asker göndermekle ilgili bir tezkerenin geçmeyeceğinden emin olmak şu an için mümkün değildir. Ancak bunun gerçekleşmesi için ABD tarafından sözlü ve fiili olarak bazı adımların gelmesi gerekmektedir. Aksi takdirde AKP hükümeti bu yönde bir adım atmaktan, parti içi, iç siyaset ve sivil-asker ilişkilerindeki riskler nedeniyle, kaçınacaktır. ABD Türkiye’ye aşağıdaki türden jestler yapabilir: ABD’ye yakın bazı Avrupalı ülkelerinden Türkiye’nin Irak’a asker göndermesini destekleyen ‘mırıltılar’ gelebilir, PKK’ya karşı askeri harekata benzer ama ille de öyle olması gerekmeyen bir iki küçük jest gelebilir, Süleymaniye olayı ile ilgili özür değil ama şimdiye kadar dile getirilenden biraz daha güçlü ‘üzüntü’ mesajları dile getirilebilir... Irak’ta görevlendirilmesi düşünülen Türk birliğinin büyüklüğü, şekli, komutası, görev alanı, ekonomik maliyeti, riskleri, konuşlandırmanın zamanlaması ve süresi, somut ve muğlak, direk ve dolaylı getirileri hükümet, Parlamento, devlet kurumları ve kamuoyu tarafından ayrıntılı ve uzun süre tartışılmalıdır. Bu karar aceleye getirilebilecek türden bir karar değildir. Türkiye, Irak’a 1 Mart’ta Meclis’in kararı ile, kararın doğruluğunu tartışanların çoğunluğunun bile kabul ettiği, demokratik kazanımları korumalı ve hatta geliştirmelidir. Bu birliğin gönderilmesi halinde kendilerinden ne tür bir görev bekleneceği, karşılaşabileceği riskler, ne tür şartlarda güç kullanmaları gerekeceği, ABD ve diğer koalisyon üyeleriyle ve Iraklılarla yaşanabilecek muhtemel anlaşmazlık ve hatta silahlı çatışmaların olası şekli, birliğin lojistik desteklenmesinin şekli, ne zaman geri çekileceği, bunun açık bir takvime bağlı olup olmayacağı, görev uzarsa askerlerin rotasyonunun nasıl yapılacağı, şu an Amerikan kuvvetlerine yapılan saldırıların benzerleri ile karşılaşıldığında askeri ve siyasi olarak verilecek tepki, bu tür gelişmelerin hükümetin ülke içindeki pozisyonu, sivil-asker ilişkilerine yapabileceği muhtemel olumsuz etkiler (‘biz gitmek istemiyorduk, sizin zorunuzla gittik, Washington’la ilişkileriniz yüzünden askerlerimin ölmesine devam etmek istemiyorum...’), genel olarak Irak’ta ve özel olarak Türk askerinin görev yapacağı bölgede güvenlik durumu kötüleşirse Türk gücünün geri çekilmesinin siyasi sonuçları şimdiden ayrıntılı olarak düşünülmek zorundadır. Irak’ta ABD’ye verilecek desteğin Türk kamuoyu, devlet kurumları içinde ayrıntılarıyla tartışılması, bölge ülkeleri, AB, Müslüman ülkelere, uluslararası kurumlara anlatılması gerekmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|