TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Salı, Temmuz 01, 2003
G-ABD 1 Temmuz ABD’nin Irak’ta ‘Başarısız’ Olması Irak’ta koalisyon güçlerine yönelik ardı arkası kesilmeyen saldırılar, halkın işgal gücüne ‘ısınamamış’ ve varlığını kabullenememiş olması, ABD’nin savaş sonrası için yeterince hazırlık yapmadığı şeklinde beliren görüşler, Amerikan askerinin yorgunluğu ve bıkkınlığı, çok sayıda askeri burada uzun süre tutmanın siyasi maliyeti ve riski, kitle imha silahları bulunamaması ve Saddam’ın ele geçirilememesi, ABD’nin Irak’ta bir tür başarısızlık yaşayabileceği yolunda yapılan yorumları arttırmıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki bu durum ABD açısından geri çevrilemez değildir. Söz konusu silahlar ve Saddam hala ele geçirilebilir, asayişin tesisi ve temel hizmetlerin iyileştirilmesi ile halkla daha sağlıklı bir ilişki kurulabilir ve bunların ve diğer yabancı kuvvetlerin gelmesi sonucunda ABD bir kısım askerini evlerine gönderebilir. Ancak yine de, her ne kadar ‘bataklık’ kelimesini kullanmak ve olumsuz öngörülerin gerçekleşeceğini iddia etmek için şu an erken olsa ve Bush yönetiminin çok büyük siyasi yatırım yaptığı Irak projesini başarıya ulaştırmadan yarı yolda bırakmasının zorluğu da unutmamak gerekse de, ABD’nin Irak’ta başarısız olma ihtimaline karşı hazırlıklı olmak gerekir. ABD’nin Irak’ta başarısız olması halinde bunun muhtemel şekil ve sonuçları neler olabilir? ABD’nin istediği türden bir düzen kuramadan 1) ülkedeki tüm askeri varlığını sona erdirmesi (çok düşük ihtimal), 2) işgal güçlerini çekmesi ama stratejik amaçlı üsleri elinde tutmaya devam etmesi (düşük ihtimal), 3) şimdikinden de fazla sayıda askeri bu ülkeye getirmesi (mümkün), 4) Amerikan işgal gücüne karşı sivil ve askeri direnişin çok büyük boyutlara ulaşması halinde Nato ve BM gibi kurumlardan destek istemesi (şu an için gündemde olmasa da mevcut durum devam eder ya da kötüye giderse muhtemel). Öncelikle şu belirtilmelidir ki, ABD’nin başarısızlığının anlamı Irak’taki Amerikan varlığının tamamen sona ermesi değil, Amerikan işgal gücünün bu ülkede istediği türden bir düzen kuramaması, amaçlarında revizyona gitmesi ve daha mütevazi hedefler belirlemesi şeklinde olabilir. Böyle bir durumda ABD, Irak’ta yönetimi çok fazla uzatmadan ve ‘fazla eleyip sık dokumadan’ ülke yönetimini kendine en yakın hissettiği ve/veya düzeni kurmayı en kolay başaracak görünen Iraklı grup ve liderlere bırakmaya meyilli olabilir. Bu tür gelişmelerin olacağını tahmin etmek için henüz yeterince neden olmadığını tekrarlayarak, spekülatif olarak iddia edilebilir ki, ABD’nin ‘çekilmesi’ Iraklı Kürt grupların, Washington’un varlığı olmadan Irak’taki diğer gruplarla beraber yaşamakta zorlanacaklarını düşünerek, bağımsızlık amacına daha fazla konsantre olmalarına neden olabilir. Bu durumda ABD kendini Kürtlerin bu yönde çabalarına istemeden de olsa destek vermek ya da en azından dış müdahaleye karşı koruma garantisi vermek zorunda hissedebilir. ABD’nin Irak’tan ‘kaçması’ bu ülkenin ‘Lübnanlaşması’nı da beraberinde getirerek Türkiye aleyhtarı terör örgütlerinin bölgede daha da rahat hareket etme kapasitesi kazanmalarına neden olabilir. Bu arada Türkiye, ABD’nin Irak’ta başarısız olmasını ister bir görüntü vermemeye özen göstermeli, ABD’nin Irak’ta karşılaştığı problemler için ‘biz demiştik’ şeklinde bir üslup kullanmamalı ve bu problemleri aşmaya yönelik Türkiye’nin çıkarları doğrultusunda öneriler geliştirmelidir. ABD’nin önüne Irak’la ilgili olarak eğitim, sağlık, iletişim konularında öneriler konmaya devam edilmelidir. Bunların yanında Ankara, barış gücüne katkı yapma konusunda gereğinden fazla istekli de görünmemelidir. Bu barış gücünün Nato ve Birleşmiş Milletler şemsiyesi altında olmasının ya da en azından bir şekilde bu kurumların resmin içine sokulmasının Türkiye açısından ne derece arzulanır bir durum olduğu derinlemesine düşünülmelidir. Bu konularda Washington’a telkinde bulunmak ya da Türkiye’nin yapacağı katkının bu yönde şartlara bağlamak, Washington bu tür çağrı ve şartları dikkate almayacağı ya da onu ‘sinirlendirebileceğinden,’ şu an için doğru yol değil gibi görünmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|