TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Cuma, Ağustos 29, 2003
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız

G-ABD 29 Ağustos
2004 Seçimleri

‘Eğer Howard Dean demokratların adayı olursa, dış politika ve güvenlik konularında fazla yumuşak olduğu düşünülebileceği için kazanması zor olabilir’ şeklindeki görüş, son dönemde bir parça zayıflamış olmakla beraber, hala önemli ölçüde kabul görmeye devam etmektedir. Ama Dean’in eskisi kadar uç bir aday olarak görülmemeye başlamasında kuşkusuz Irak’ta Amerika için işlerin iyi gitmediği şeklindeki izlenim ve Dean’in aslında belki ilk başta verdiği intibadan farklı olarak 1) hem prensip olarak savaşa ve Amerikan müdahalelerine her zaman karşı olmadığı (kendisinin de ifade ettiği gibi aslında Vietnam’dan sonraki her Amerikan müdahalesini desteklemişti), 2) hem de bir kere Irak’a girdikten sonra artık hemen ve kontrolsüz bir çekilmenin mümkün ve arzulanır olmadığını dile getirmesi etken olmuştur. Ama yine de ulusal güvenlik konularında tecrübesiz olması ve bir tür ‘radikal’ imajına sahip olduğu için belki de merkez seçmenlere itici gelebileceği endişesi Demokratların adayı olmasını engelleyebilir. Ancak Amerika’nın son beş başkanının dördünün (Carter, Reagan, Clinton ve Bush) eyalet valiliğinden gelmesi Dean’in kariyerinin Başkan olmasını engellemeye tek başına yetmeyeceği de iddia edilebilir. Bu arada bazı demografik trendler, Demokratların şansının aslında şu an genelde kabul edilenden bile fazla olabileceğini düşündürtmektedir. Geleneksel olarak Demokratlara oy vermeye daha meyilli olan grupların (beyaz olmayanlar, üniversite mezunları, beyaz yakalı profesyoneller, çalışan kadınlar) nüfus ve seçmenler içindeki oranının artması, Demokratların şanslı olduğunu düşündürtmektedir. Unutmamak gerekir ki 2000’deki dahil son üç başkanlık seçiminde Demokratlar Cumhuriyetçiler’den daha fazla oy almıştır. Ayrıca, doğruluğu tartışılır ama ilginç bir iddiaya göre, oy verme oranı yaklaşık yüzde 30 civarında olan Amerika’da, Bush'a ve yönetimine duyulan tepki nedeniyle, aslında fazla sandığa gitme alışkanlığı olmayanların da bu seçimde oy verecekleri iddia edilmektedir. Ama bunlara karşın, 11 Eylül'ün yarattığı güvenlik önceliğinin önemini de unutmamak gerekmektedir. Bu nedenle en az Dean kadar şansı olan iki Demokrat daha olduğu söylenebilir: Epey bağış toplayan ama insanları belki biraz Gore gibi heyecanlandırma problemi yaşayan madalyalı Vietnam gazisi John Kerry ile bugünlerde adaylığını açıklaması beklenen eski Nato Başkomutanı Wesley Clark. Clark’ın, yarışa geç girmek ve daha önce hiç halk tarafından seçilerek gelinen bir görev almamış olmak gibi bazı önemli dezavantajları olsa da, parlak zekası, kariyeri, fiziği, Clinton’dan alabileceği destek gibi bir dizi avantajları olabilir. Ama en önemli şansı Dean dışındaki adayların bir elektrik yaratmayı henüz başaramamaları ve onun da – doğru veya yanlış- Bush’a karşı şansının olmayacağı şeklindeki inanç olabilir.

Amerikan seçimleri dışarıdan bakanlar için epey karmaşık bir süreç olmaya devam etmektedir. Seçmenlerin tercihlerini etkileyen ekonomi, dış politika ile adayların ‘karakteri’ gibi temel konular dışında belki de onlarca daha alt konudan bahsedilebilir. Mesela adayların, insanların tüfek sahibi olmasına destek verip vermesi konusundaki tutumlarına göre oy veren yüz binlerce ve hatta belki de milyonlarca seçmen olduğu iddia edilmektedir. Din, etnik ilişkiler, kürtaj gibi konular da seçim tartışmalarında önemli bir tutabilmektedir. Ekonominin durumu muhtemelen en önemli konu olmaya devam etmekle beraber 11 Eylül’den sonra güvenlik de öne çıkmıştır. Daha seçime kadar köprülerin altından çok dalgalanma geçecek olsa da şu anda görünen Başkan Bush’un her iki konuda da zorlanabileceğidir. Ekonomide bazı büyüme işaretleri vardır ama eğer bu bazen iddia edildiği gibi istihdam yaratmayan bir büyüme olursa, işsizliğin son yılların en üst düzeyine ulaştığı da düşünüldüğünde, burası Bush'un en büyük handikabı olabilir. Bush büyük ölçüde yüksek gelir gruplarına yönelik büyük bir vergi indirimi yapmıştı (10 yıl için yaklaşık 1.3 trilyon dolar). 11 Eylül ile beraber, savunma bütçesi 400 milyar dolar sınırına dayanırken - dünya toplamının yarısı- havayolu, sigorta vs şirketlere verilen destek, artan iç güvenlik masrafları ve Irak savaşından kaynaklanan harcamalar artarken vergi indirimi nedeniyle gelirler aynı şekilde artmadı. Dış ticaret ve bütçe açıkları artarak büyüyor. Bütçe açığı 500 milyar, dış ticaret açığı 400 milyar dolar civarında. Bu arada dünya Amerika’nın açıklarını finanse etmekte eskiden olduğu kadar istekli ve hazır değil. Dolar artık rakipsiz bir rezerv parası değil. Irak’taki kayıplar devam aynı şekilde devam ederse (her gün bir tane ölse toplam ölü sayısı seçime kadar yaklaşık 500 olur) ve hatta Amerikalılara yönelik küçük vur kaçların ötesinde bir iki büyük bombalama olursa, yüz binin üzerinde Amerikan askerini Irak'ta tutmaya devam etmenin zorluğu ve siyasi maliyeti seçimleri ciddi şekilde etkileyecek boyutlara gelebilir. Irak savaşının askeri başarısına rağmen Amerikalıların kendilerini daha güvende hissedip hissetmedikleri de seçim sonuçlarına etki yapabilir. Özellikle ABD’ye yönelik büyük çaplı terör eylemleri gerçekleşirse bu Bush’un kaynakları ve enerjisini terörle mücadele yerine Irak’a harcamasının hata olduğunu düşünenlerin argümanlarına güç verebilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder