TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Pazartesi, Ağustos 25, 2003
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız

G-ABD 25 Ağustos
Irak Üzerine 6 Not

1) Irak’ın yeniden inşası için gerekli olacak para ABD için bile çok fazla olabilir. Irak’ın petrol gelirinin de umulduğu kadar hızlı devreye giremeyebileceği görülmektedir. ABD’de Bush çok büyük vergi indirimlerine gittiği için Amerikan devletinin bu harcamaları finanse etmesi, bu harcamaları Kongre’den geçirmesi ve Amerikan kamuoyun kabul ettirmesi imkansız değilse de çok büyük bir ihtimal değildir. Sonuçta Irak’ın temel hizmet altyapısının kurulmasının bile on milyarlarca doları gerektirdiği iddia edilirken Bush Yönetimi BM’yi ve diğer büyük ülkeleri işin içine sokmak zorunda kalacaktır. Bu ülkeler ve BM, asker göndermek, harcamaları kısmen üstlenmek ve Amerikan işgalini geriye dönük olarak bir şekilde kutsamak karşılığında daha çok yetki, ekonomik ayrıcalık ve bir şekilde Amerika’nın bu işin üstesinden tek başına gelemediğini kabulü anlamına gelecek sözler ve hatta Washington’un bir daha benzer şeyleri tek başına denemeyeceğinin garantisini isteyebilirler. Bush yönetiminin ‘maço’ karakteri, bu istenenleri hemen vermelerine engel olacağı için iki taraf arasındaki çatışmanın daha aylarca sürebileceği iddia edilebilir. Bir süre sonra (6 ay?) hem ABD hem de diğer ülkeler pozisyonlarını yumuşatıp ortada bir yerlerde buluşarak yeni bir BM kararı çıkartabilirler. Türkiye’nin asker gönderme kararını ne zaman alması gerektiği sorusu bu sürecin ne kadar süreceği ile ilgili tahminleri ışığında cevaplanmalıdır. 2) Irak’la ilgili olarak Bush’un mevcut durumun ciddiyetini anlaması ve politika tercihlerini gözden geçirmesinden belki de sadece onun üzerinde Amerikan askeri öldüren bir-iki büyük saldırı uzaktayız. Türkiye için hangisi daha tercih edilir olur: Washington siyasi gücü acele bir şekilde, mesela 2004 seçimlerinden önce Iraklılara vererek, stratejik üsler ve belki 30 bin civarındaki askeri dışında gücünü çekmesi mi, yoksa daha uzunca bir süre Irak’ta şimdikine yakın bir güçle kalması mı? Amerika, nüfus sayımı, seçimler ve yetki ve sorumlulukların adım adım Iraklılara devri için bir takvim ortaya koyması sonucunda, işgale şiddetle karşı olanlar bile, Amerikalıların gitmesini geciktireceğini düşünerek şiddet ve teröre başvurmaktan kaçınırlar ve ‘Amerikan askerleri gidince geride bıraktığı rejimin üstesinden gelmek daha kolay olur’ diye düşünebilirler mi? ABD’nin yetkiyi Iraklılara vermesinin başta Kürtlerin pozisyonu olmak üzere genel olarak Irak’taki durum üzerinde etkisi neler olabilir? ABD’nin, siyasi ve askeri anlamda geri çekilmeyi, çok bağlayıcı olmasa da bir tür takvime bağlaması, işgale duyulan tepkiyi azaltarak değişik grupları Amerikalıların gitmesinden sonraki dönem için hazırlık yapmaya, pozisyon almaya, ‘köşe kapmaya’ mı sevk eder, yoksa aralarındaki çatışmaları daha şiddetli bir hale mi sokar?

3) Dış politikada Türkiye’nin önündeki problemler ve bunların gerektirdiği zor kararların büyüklüğü, çeşitliliği ve aciliyeti düşünüldüğünde kamuoyunda bu konular üzerine yapılan tartışmaların içerik, seviye ve teknik açıdan geriliği insanı umutsuzluğa sevk etmektedir. Tartışmalar bilgi, fikir, analiz ve sağduyudan çok duygular, refleksler, kemikleşmiş ideolojik pozisyonlar ve kişisel, kurumsal ve grup çıkarlar tarafından şekillendirilir gibidir. 70 milyonluk bir ülkenin dış politika tartışmalarındaki sığlık, yıllarca köşe başlarını tutmuş kişilerin bile gösterdikleri bilgi eksikliği, hayal gücü zayıflığı ve mantık sakatlıkları, karşı tarafı anlamaya hemen hemen hiç çaba gösterilmemesi, seçeneklerin sadece siyah ve beyaz olarak formüle edilmesi, önemli ve bazen yaşamsal sonuçları olabilecek konularda bile görülen neredeyse sadece karşıdakini karikatürize etmeye, alaya almaya ve hakaret etmeye yönelik tartışma üslubu, ülkede yaşayan ve alınacak kararların sonuçlarını bazen dramatik boyutlarda yaşayacak sessiz insanların çıkarlarına ve belki onun kadar önemli olan hakikatin kendisine hiç saygı duyulmadığını düşündürmektedir. Ayrıca Türk medyasının Irak’ta yaşananları, şimdi olduğu gibi klişelerle, yabancı medya vasıtasıyla dolaylı ve geriden değil, çok daha yakın ve özenli takip etmesi gerekir. Her gazetenin onlarca Etiler muhabiri olduğu bir zamanda, belki de on bini aşkın asker göndereceğimiz Irak’taki gelişmeleri yerinden, anında ve dikkatli bir şekilde Türk kamuoyuna yansıtmak Türk medyası için öncelikli bir görevdir. 4) Türkiye, Irak’a asker göndermeye karar verirse Iraklılara ve özellikle Sünnilere, bulup bulabilecekleri en mülayim, en dost, en çıkar amacı gütmekten uzak barış gücünün Türk askeri olacağı, Türk askerinin alternatifinin Amerikan ya da başka Hıristiyan bir ülkenin askeri olduğu, Türklerin de büyük oranda Sünni olduğu, Türk askerinin halkın dini ve sosyal hassasiyet ve alışkanlıklarına duyarlı olacağı anlatılmalıdır. 5) Bu arada bazı generallerin emekli olmadan verdiği demeçler, ordunun içinde Irak’a asker gönderme konusunda farklı görüşler olduğunu iyice ortaya koymuştur. Bu demeçler, ordunun hiyerarşik düzeni ile ilgili bazı sorular akla getirmesinin yanında, her ne kadar bu komutanların laiklikle ilgili bilinen görüşleri ve 28 Şubat’ta oynadığı roller AKP milletvekilleri tarafından sempatiyle karşılanmasa da, ordu içinde farklı görüşlerin olduğunun ortay çıkması, tezkerenin Meclis’e gelmesi halinde asker göndermeye zaten ‘fazla ısınamamış’ milletvekilleri üzerinde etki yapabilir. 6) K. Irak’ta son birkaç gündür yaşananlarla ilgili olarak Türkiye’nin temkinli olması gerektiği doğrudur ama ‘aşırı rasyonel’ bir görüntü çizmesi de yanlış olabilir. Zaman zaman akıldışı sert tepkiler verebilen bir ülke olarak tanınmak, sanılanın aksine, yararlı ve hatta gerekli olabilir. Caydırıcılık konusunda çok önemli eserler veren Thomas Schelling’in de işaret ettiği gibi, fazla rasyonel olarak tanınmak caydırıcılık gücünüzü azaltabilir. Tamamen de ilgisiz olmayan bir örnek vermek gerekirse, aynen askerdeki jiletçilerin yarattığı etki gibi, ‘Türkiye’ye ters yaklaşmak tehlikeli, çünkü hem kendisine hem de bize zarar verebilecek aşırı tepkiler verebiliyor’ diye düşündürmek caydırıcılık açısından önemli olabilir.
Doğal olarak bu, sürekli irrasyonel tepkiler vermeli anlamında değil ama zaman zaman böyle davranabileceğini hissettirmek gerekir şeklinde yorumlanmalıdır. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder