TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Salı, Ağustos 26, 2003
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 26 Ağustos Irak’a Asker / Askeri Thinktankler Irak’a asker gönderme tartışmasının en azından şöyle bir yararı olmuş gibidir: Türkiye Irak’ta Kürt ve Türkmenler dışındaki etnik ve dini gruplara olan ilgisini ve kontaklarını arttırdı, Irak’ın genelinde neler olduğunu daha dikkatli ve ayrıntılı takip etmeye başladı. Bu ilginin geçici olmaması, daha derinleşmesi, Türkiye’nin Irak’ın Kuzeyi dışındaki bölgelerde de yerel kontaklar, müttefikler, istihbarat kaynakları ve sempatizanları olması gerekir.Ama daha önce de belirtildiği gibi, ‘Irak’ın tamamına bakmak’ bu ülkenin kuzeyinde yaşananlara olan ilgi ve hassasiyetimizin azalması sonucunu doğurmamalıdır. Bu arada Kerkük, Türkiye’nin asker gönderme müzakerelerinde gündeme getirebileceği bir konu olabilir. Türkiye’nin ABD’ye şu soruları daha yüksek sesle sorması gerekir: ‘Niye Kerkük’te nüfus oranlarına uygun davranmayıp tüm ağırlığı Kürtlere veriyorsunuz? Niye Saddam zamanında yapılan etnik temizliği telafi etme iddiasıyla gerçekleştirilen yeni bir etnik temizliğe göz yumuyorsunuz? Niye Türkmenleri dışlıyorsunuz? Ülke genelinde değilse bile düzenin ve asayişin nispeten tesis edildiği yerlerde ne zaman nüfus sayımı yapmayı düşünüyorsunuz?’ Bu arada Yumurtalık boru hattına yapılan saldırıların Irak’ta yeniden inşa sürecini baltalamaya, zorlaştırmaya, geciktirmeye çalışan Baasçılardan kaynaklanıyor olabileceği gibi, koruma parası isteyen aşiretlerce, bu petrolün piyasaları girmesini fiyatları düşüreceği için istemeyenlerce, Hayfa hattını gündeme getirmek isteyenlerce ve hatta belki de Irak’a asker göndermesi için Türkiye’ye baskı amacıyla ‘asker göndermezsen, boru hattını da unut’ mesajı vermek isteyenlerce düzenlenmiş olması mümkündür. Şu ana teknik ve mali nedenlerle uzak bir ihtimal olarak gözüken Hayfa boru hattı eğer gerçekleşirse, Ürdün üzerinden geçeceği için Ürdün de ABD’ye verdiği destek nedeniyle böylelikle ödüllendirilmiş olacaktır. Türkiye’nin ‘askeri alanda devrim’ kavram ve süreçlerini çok daha yakın takip etmeye, derinlemesine düşünmeye ve tartışmaya ihtiyacı vardır. Türk ordusunun askeri anlamda analitik kapasitesini arttırması, bunun daha kurumsal bir yapıya bürünmesi, analitik anlamda uzmanlaşmaya önem vermesi gerekmektedir. Yeni, etkin ve optimal ‘savaş yapma yolları’ sadece deneme yanılma yoluyla, veya diğer ülkeler geriden takip edilerek öğrenilemez ve geliştirilemez. Bu nedenle Türk ordusunun sadece dış politika ve strateji alanında değil, askerlik konularında da bilgi ve fikir üretecek bir think-thankının, ve hatta ABD’de olduğu gibi değişik kuvvetlerin ayrı ve uzmanlaşmış think-tanklerinin ve bunların dışında da belki yine kısmen askeri bünyede ama bir ölçüde özerk ve subaylar kadar sivil askeri uzmanların da çalıştığı, think-tanklerin olması gerekir. Örneğin, kendi içinde bazı farklılıklar gösterse de, Türkiye’nin belli bir tecrübe kazandığı barış koruma/tesis etme operasyonları, gerillayla mücadele ve yüksek teknolojinin taktik alanda daha yoğun ve etkili nasıl kullanılacağı gibi bir çok konuyla ilgili kendi tecrübelerimiz, başkalarının tecrübeleri, bu konudaki kavramsal ve akademik çalışmaların ve gelecekte bu tür operasyonlarda yaşanabilecek değişimler ve bunların gerektireceği kuvvet yapısı, personel, teçhizat ve eğitim gibi konuları araştıracak askeri düşünce kurumlarına ihtiyacımız vardır. Bu arada komutanlar, iç politika konularında değil askeri konularla gündeme gelmeli ve gündem yaratmalıdırlar. Komutanların sadece siyasi konularla gündeme gelmeleri ve yaptıkları konuşmalarının içeriğinin neredeyse sadece siyasi konulardan oluşması sağlıklı olmayabilir. Zaten çok zor bir görevi olan askerler siyasi konulara fazlasıyla mesai harcarlarsa bu durum esas görevleri olan askeri konulardaki performanslarını olumsuz etkileyebilir. Komutanlar, kamuoyu önünde yaptıkları konuşmalarda, siyasi olayların dışında ve ötesinde, Türk ordusunun modernleşme programları ve hedefleri, personel yapısı, eğitim, teçhizat, güç yapısı ve askeri doktrin, silah alımı ve askeri bütçe gibi konulardaki faaliyetler, hedefler ve gerekliliklerden bahsetmelidirler. Askerler, demokrasinin gereği olarak askeri konuların da zamanla siyasi iradenin kontrolü ve sorumluluğu altına gireceğini ve girmesi gerektiğini kabul edip, bu konularda sivillere yardımcı olmalı, onları eğitmeli, onları rahatlatmalı ve kendilerine güven duymalarını sağlamalıdır. Ancak kabul etmek gerekir ki, bu süreç, bunun gerekliliği ve arzulanırlığını kabul eden askerler için bile kolay bir süreç olmayacaktır. Çünkü bu komutanlar bile, sivillerde gördükleri bazı kusur ve eksikliklerden dolayı hayal kırıklığına uğrayabilecekler ve ayrıca bu sürecin uzun zamandır sahip oldukları kontrol, etki ve iktidar (ki bunların hepsi farklı şeylerdir) ile prestijin azalmasından endişelenebileceklerdir. Muhtemelen sonuncusu dahil bu tahminler doğru da olabilir. Ama Türk ordusunun prestijinin Türk siyaseti üzerindeki gücü dışındaki kaynakları vardır ve bu kaynaklar bu süreçten olumsuz etkilenmeyecektir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|