TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Perşembe, Ekim 09, 2003
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 9 Ekim
Asker Gönderme Üzerine Notlar

1) Türkiye’nin Irak’a asker göndermesini hararetle savunanların önemli bir kısmının kusuru bunu Türkiye’nin ABD ile arasındaki ve Irak’tan kaynaklanan problemleri için ‘her derde deva’ bir çözüm olarak görmeleri, asker göndermenin hem askeri ve hem de iç ve dış politika açısından yaratacağı siyasi riskleri yeterince tartışmamaları ve belki de en önemlisi, asker gönderdikten sonra burada nasıl en fazla başarı kazanılacağı, en az kayıp verileceği ve maliyet üstlenileceği konularında hemen hiçbir düşünce üretmemeleridir. Genelde, ‘Irak’ta olanlara kayıtsız kalamayız’, ‘ABD’yi bir kez daha karşımıza alamayız’ gibi süpürücü cümleler arkasına gizlenilmektedir. Halbuki, Irak’ta olanlara seyirci olmamanın tek yolu şu an ve bu şekilde asker göndermek olmadığı gibi bazı durumlarda Türkiye pekala ABD’yi memnun etmeyecek adımlar atabilir. 2) Suriye’ye yapılan saldırıdan sonra Arapların kollektif iktidarsızlığına bir kez daha tanık olunmuştur. Sık sık böyle darbelere maruz kalan Arap gururu kendini değişik şekillerde tatmin etmeye kalkmakta ve bazen ‘hayalinde şatolar kurmakta’ ve ‘yel değirmenlerine saldırmaktadır.’ Arap kamuoyunun, Ankara’nın Irak’a asker göndermesi ile ilgili olarak Osmanlı İmparatorluğu’nun yeniden dirilmesi gibi vehimlere kapılması beklenmelidir. 3) Türk kuvvelerine karşı Irak ve Arap kamuoyunda kullanılabilecek argümanlara karşı karşı-argümanlar üretilmelidir. Türkiye’ye karşı ne suçlamalar yapabilirler ve bunları hangi argümanlarla karşılık verilebilir ve bunlar olabildiğince geniş kitlelere, olabildiğince hızlı bir şekilde hangi vasıtalar ve formatlarda ulaştırabilir sorularına cevap aranmalıdır. Kamu diplomasisi Türkiye’nin Irak’taki başarısı ve bu başarının siyasi kazanımlara tahvil edilmesinde çok önemli olacaktır. Türk Hükümeti, Ordusu ve Dışişleri bürokrasisi bu konuda özel çalışmalar yapmalı, bu süreçte özel Türk medya kurumlarından analitik ve teknik düzeyde destek alma yoluna gitmelidir. Iraklılar ve diğer Arap devlet ve kamuoylarına verilecek mesajların doğru, hızlı olması kadar etkileyici ve çekici olması da önemlidir. Türkiye, özelde Iraklılara ve genelde Araplara şu soruyu sormalıdır: ‘Iraklı Kürtler, bağımsız bir devlet istediklerini ama şu an için şartların buna müsait olmadığını söylemektedir. Siz, bir süre sonra, “şartlar müsait olduğunda” Kürtlerin Irak’tan, Kerkük’ü de alarak ayrılmalarına razı mısınız? Değilseniz, bunu engellemeye gücünüz var mı? Yoksa en büyük önceliklerinden biri bu olan ve Irak’a da her şeyden önce bunun için asker gönderen Türkiye’ye yardımcı olmanız gerekmez mi?’

4) İran, Türkiye’nin asker göndermesi halinde, Şiiler üzerindeki --mutlak değil ama önemli derecedeki-- etkisini daha fazla kullanmaya başlayabilir ve onları şu ana kadar olduğundan daha fazla ses çıkarmaya teşvik edebilir. İran ve Suriye rejimleri, ABD’nin Irak’taki işinin zorlaşması ve uzamasının sıranın kendilerine gelmesini erteleyeceğini hesaplıyor olabilirler. Özellikle İran’ın, ABD’nin Irak’ta yaşadığı problemleri ve dolayısıyla şu safhada ikinci bir askeri operasyona hazır olmamasını, nükleer kapasiteye kavuşmak için bir ‘fırsat penceresi’ olarak gördüğü düşünülebilir. Bu nedenle İran, bir yandan Irak’ta ABD’nin kaynak ve ilgisini bağladığı durumun devamı ve hatta derinleşmesini isterken öte yandan da varsa bu durumun devamı yönündeki çabaları esnasında ‘suçüstü yakalanmamak’ zorundadır. Ancak, ABD’nin ‘hem yürüyüp hem de sakız çiğneyebilen’ bir devlet olarak Irak’taki duruma rağmen gerekliliğine ve aciliyetine inandığı takdirde, İran’a yönelik nokta hedeflere yönelik bir hava operasyonundan kaçınmayacağı ve bu yönde bir dikkat dağılması yaşasa dahi İsrail’in kendisine bu konuda gerekli uyarıları yapacağını düşünmek zor değildir. 5) Bu arada Türk parlamentosunun kararı Bush için önemli rahatlama sağlamıştır. Bush yönetimi uzun zamandır Irak ile ilgili iyi bir gelişme olmasına ihtiyaç duymaktaydı. Ama eğer Türk Hükümeti, Meclis’in kararının Türkiye’nin nihai kararı olmadığını, daha çözümlenmemiş bir çok önemli nokta olduğunu ve eğer anlaşma sağlanamazsa asker gönderme işinin uzayabileceği ve hatta iptal edilebileceği mesajını verebilirse bu durum yine tersine çevrilebilir. ABD’nin sınırlı bir BM kararından vazgeçmeye yaklaşmasında, başka şeylerin yanında, Türk Meclisi’nin kararının da etkisi olmuş olabilir. Washington, ‘Türkler, geliyor, yakında onu birkaç ülke daha takip edebilir, bu durumda asker ve para anlamında getirisi olmayacak bir BM kararı ile zaman kaybetmeye gerek yok’ diye düşünmüş olabilir. Eğer bu doğruysa, Türkiye’nin tezkereyi Meclis’ten geçirmesinin zamanlamasının yanlış olduğu sonucuna varılabilir. Chirac veto etmeyeceğini açıklamasına rağmen Putin, Annan ve Schroeder ile beraber tasarıyı ciddi şekilde eleştirmişlerdi. Washington, herhangi bir veto gelmese bile oylamanın muhtemelen yakın olacağını, çok sayıda çekimser oy olabileceğini ve tasarı geçse bile bunun yeni asker ve para gelmesi konusunda etkisinin çok sınırlı olacağını gördüğü için -- geçici de olsa-- geri çekilmiş gibi görünmektedir. 6) Irak’a asker gönderilmesi halinde karşılaşacak tehditler arasında Baasçı, Sünni ve Cihatçı direnişin yanında PKK kaynaklı ve hatta Türk operasyonun başarısını engellemek ve görev süresini kısaltmak isteyebilecek K. Iraklı Kürt unsurlar da olabilir. Türk kuvvetlerine yapılacak saldırıların yukarıdakilerin hangisinden kaynakladığını doğru olarak tespit etmenin güçlüğü bazı komplikasyonlara neden olabilir. Bahsedilen tehditler dışında Iraklı sivil halkla yaşanabilecek gerilim ve çatışmaların kontrolden çıkmadan nasıl yatıştırılacağı konusunda gerek komutanlar gerekse askerler özel eğitim almalıdır. 7) ABD’nin Irak operasyonun yönetimini Pentagon’dan alıp Beyaz Saray’a taşıması, aradaki bazı açık siyasi ve kültürel farklılıklara rağmen, Türkiye için de benzer konuyu tartışmak için bir vesile olabilir. Asker gönderilmesi halinde operasyonun nihai kontrolü ve ‘yerdeki’ sivil ve askeri çabalar ile diplomatik girişimlerin koordinasyonu nasıl sağlanacaktır? Hükümet ve Başbakan operasyonun günlük yönetimine müdahale edecek midir, yoksa konu tamamen Genel Kurmay üzerinden mi yönetilecektir? Belki de Hükümet’in, Bakan düzeyinde bir Irak koordinatörü atamasının düşünülmesi gerekebilir. Abdullah Gül, Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı görevleri nedeniyle bu görev için ideal olabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder