TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Perşembe, Ekim 16, 2003
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 16 Ekim
Washington’un Sessizliği

1) ‘Washington Türkiye’nin Irak’a asker göndermesi konusunda niye eskisi kadar aceleci ve istekli bir görüntü içinde değil’ sorusuna birden fazlası aynı anda doğru olabilecek şu ihtimallerle karşılık verilebilir: i) Amerikalılar, başta Kürtler olmak üzere Irak Konseyi’nden gelen tepkileri yatıştırmaya çalışmaktadır. Washington, kendi seçmiş olsa ve üyelerinin önemli bir kısmına gerçek anlamda çok saygı duymuyor olsa da, anlaşılır nedenlerle Irak Konseyi’nin isteklerini hiç dikkate almıyor görüntüsü vermek istememektedir. Bu nedenle Washington bu tepkilerin bir parça durulmasını beklemektedir. ii) Washington’da Türk askerinin Irak’a gelmesinin çözeceğinden daha çok problem yaratabileceğini düşünenlerin sayısı artmaktadır. Özellikle Türk askeri ile Kürt gruplar arasında çıkabilecek çatışmaların kontrolden çıkabileceği, Kuzey Irak’ta kurulduğu düşünülen istikrara zarar verebileceği, bunun da zaten işlerin iyi gitmediği diğer bölgelerdeki gelişmelerle birleşerek Bush Yönetimi’nin Irak’taki genel performansı ile ilgili yapılan olumsuz eleştirileri daha da arttıracağından korkuluyor olabilir. Bush Yönetimi, ‘problemsiz gibi duran sadece K. Irak vardı, şimdi orada da çatışmalar başladı’ diye düşünülmesini, her şeyden önce iç politika endişeleri nedeniyle istemeyebilir. Böyle bir durum başta Demokrat Başkan adayları olmak üzere Bush’un rakiplerine Yönetimin Irak’ta insiyatifi tamamen kaybettiğini söyleme fırsatı yaratabilir. iii) Washington, hem Irak Konseyi’nden gelen olumsuz tepkileri, hem de bugün-yarın çıkması beklenen BM kararını, Türkiye ile hala bir ölçüde devam etmesi beklenebilecek müzakerelerde bir çeşit koz olarak kullanmayı hesaplıyor olabilir. Washington, Iraklıların olumsuz tepkisini, Türkiye’ye ‘zaten seni burada kimse istemiyor. Bu nedenle asker gönderme karşılığında benden “aşırı” taleplerde bulunma’ diyerek; BM kararını ise, tam tersi şekilde ‘artık bu kararı da çıkarttığıma göre artık asker göndermenin önünde bir engel kalmadı, bana başka şartlar öne sürme’ diyerek, Türkiye’den gelebilecek bazı taleplere karşı daha baştan “ön almayı” hesaplıyor olabilir. iv) Ya da, bazen dile getirildiği gibi, Türk askerinin Irak’taki varlığının, Washington’un tamamının olmasa bile küçük ama önemli bir kısmında Irak’ın geleceği ile yapılan ve muhtemelen Türkiye’nin çıkar ve isteklerinin aleyhine unsurlar içerebilecek planları zorlaştıracağı ya da engelleyeceğinden endişe edilmektedir.

2) Başbakan, Bağdat’taki saldırının Türkiye’nin Irak’a asker göndermesi ile ilgili olduğunu düşünmediğini söylerken, buna gerçekten inanmıyorsa bile, hata yapmış olabilir. Çünkü bu sözler ‘mesajın alınmadığı’ izlenimi yaratarak karşı tarafı mesajı netleştirmek için yeni bir saldırı yapmaya teşvik edebilir. Bu saldırı Türkiye’nin asker gönderme kararının kendisini değilse bile şekil ve zamanlamasını gözden geçirmesine neden olmalıdır. Ama terörist bir saldırıdan sonra geri adım atar görüntü vermemek de önemsiz olmadığı için, bu gözden geçirme saldırı ile arasında ilişki kurulmasını engelleyecek bir şekilde yapılmalıdır. 3) Gerçek anlamda dış politika entellektüelliği –tabii böyle bir şey varsa- 1 Mart tezkeresinden sonra bir çok kişinin yaptığının aksine, kendi istemediği bir karar alındıktan sonra ‘küsüp’, sürekli aslında kendi savunduğu siyaset seçeneğinin doğru olduğunu tekrarlamak ve ‘ben demiştim’ diyebileceği anı beklemek değil, ilk karar paylaşılmasa da, oluşan yeni durumda Türkiye’nin neyi, nasıl yapması gerektiği konusuna kafa yormaya devam etmeyi gerektirir.(Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder