TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Cuma, Ekim 17, 2003
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 17 Ekim
BM Kararı, Irak’a Türk Askeri, Iraklıların Tepkisi

Dün BM’nin savaştan sonra Irak’la ilgili aldığı üçüncü karar doğru yönde, sınırlı, bir çok açıdan yetersiz ama sembolik olarak ve Amerikan iç politikası açısından önemsiz olmayan bir adım olarak görülebilir. Karara rağmen bu koşullarda Pakistan asker, Fransa ve Almanya gibi ülkelerse ne asker ne de daha önce belirttiklerinden fazla ekonomik yardım gönderemeyeceklerini açıklamışlardır. Fransız BM temsilcisinin de işaret ettiği gibi, dünkü karar Irak’ın yeniden inşasıyla ilgili olarak alınan son karar olmayacaktır. BM kararının Türkiye’ye etkisine bakmadan önce Türkiye’nin bu kararın çıkış şeklini etkilediği iddia edilebilir. Meclis’in kararı, 1) Bush Yönetimi’nin verdiği bazı sınırlı ödünler, 2) Çin ve Rusya’nın artık fazla ‘olay çıkmasını’ istememeleri, 3) Almanya’nın Washington’la köprüleri tamamen atmaktan kaçınması, 4) Fransa’nın yalnız kalmak istememesi, 5) Suriye’nin de İsrail ve Kongre’den gelen baskılara karşı bir tür ‘zeytin dalı uzatma’ zorunluluğu duyması ve 6) diğer bazı ülkelerin -- karar akıllarına tam yatmasa da -- bunu ABD ile ilişkilerini düzeltmek için bir fırsat olarak görmeleri gibi başka bazı gelişmelerle birleşerek, Bush’u en azından içeride bir derece ve bir süreliğine rahatlatabilecek dünkü kararı mümkün kılan faktörlerden biri olmuştur. Bu karar çıkmasaydı veya çok sayıda çekimser oyla kabul edilseydi, Bush Yönetimi’nin Irak’la ilgili 87 milyar dolarlık paketinin Kongre’den geçmesinin çok daha sıkıntılı bir hale geleceği düşünülebilirdi. Ancak bu kararın bile Bush’un bu para isteği ile ilgili zorluklarını tamamen çözmeyeceği düşünülebilir. Kongre’de önemli sayıda ses Irak’ın yeniden yapılanması için harcanacak paranın hibe değil borç olması gerektiğini dile getirmektedir. Eğer bu sesler güçlenirse diğer ülkelerin de Irak’a ekonomik yardım yapmaları güçleşecektir. Irak’ın yeniden yapılanma sürecinin her Amerikan ailesine yaklaşık bin dolara mal olacağı hesaplanmaktadır.Bu arada, Demokrat Başkan adayları içinde şimdiye kadar beklenen çıkışı yapamayan isimlerden olan Senatör Edwards, Bush Yönetimini Irak konusunda diğer ülkelerle daha fazla ortak çalışma yapmaya yöneltmek amacıyla, bu pakete hayır oyu kullanacağını açıklamıştır.

Karardan sonra da Irak’a asker göndermeye hazır yeni fazla ülke olmadığı söylenebilir. Böylelikle Türkiye’nin komuta edeceği düşünülen uluslararası bir tümenin --en azından kısa vadede—kurulmayacağı düşünülebilir. Bunun sonucunda da, eğer Türkiye asker göndermeye karar verirse bunun ya en azından bir tümenden oluşması, ya da sayı bunun altında kalırsa beklenen büyüklükte bir sorumluluk alınmayacağı anlamına gelebilir. Bir açıdan bakıldığında Irak’ın içinden Türk askerine yönelik gelen tepkilerle beraber, eğer ABD bunları dikkate alıp Türkiye’den asker istemekten vazgeçecekse, bu durumun Ankara’ya asker göndermeden ABD’ye yönelik ‘iyi niyetini’ kanıtlama fırsatı verdiği düşünülebilir. Ancak öte yandan da bu durumun ciddi bir prestij sorunu yaratacağı da görülmelidir. Türkiye’nin, asker gönderme konusunda fazla istekli görünüp sonra da reddedilmiş mi olduğu, yoksa, hem ABD’ye ‘iyi niyetini’ göstermiş ve hem de belki de bunu asker göndermek zorunda kalmadan başarmış mı olduğu sorusunu net olarak cevaplamak şu an için çok mümkün değildir. Ama şimdiki tereddütlü görüntüsüne rağmen, Şubat-Mart aylarından sonra Irak’ta yeni askere ihtiyaç duyacağı gerçeği değişmediğine ve görünürde asker göndermeye niyetli başka ülke olmadığına göre, Washington’un bir süre sonra Türkiye ile müzakerelere oturması daha yüksek ihtimaldir. Bir ihtimal, Türkiye’ye, sınır bekçiliği ve BM personelini koruma gibi -- haklı veya haksız nedenlerle-- Ankara’nın pek sıcak bakmayabileceği düşük profilli ikincil görevler önerilecektir. ABD’nin şu anki tereddütlü görüntüsü tamamen samimi olmayabilir ve kısmen Türkiye’ye bazı görevleri fazla seçme hakkı tanımadan empoze etmek için uzatılıyor olabilir. İnanması güç olsa da, Türk askerlerini Irak’a ‘kabul etmekle’ sanki Washington Türkiye’ye bir lütuf yapıyor görüntüsü vermek ister gibidir.

Öyle ya da böyle, Irak’ı ne kadar temsil ettikleri tartışmalı da olsa, ortadaki aktörlerin hemen hepsinin Türk askerine karşı olduğunu söylemeleri, buna rağmen oraya gitmekte ısrar etmenin doğruluğunu daha bir tartışmalı hale geldiği gibi oluşan görüntünün rahatsız edici olduğu kesindir. Bu arada, şu an için çok önemli gözükmeyen, ama belki şartlar değişirse önem kazanabilecek bir noktaya işaret etmek gerekirse, Barzani Türk askerinin Irak’a gelmesi halinde değil, Irak Geçici Konseyi bunu onaylarsa Konsey’den istifa edeceğini belirtmektedir. Barzani’nin bazı şartlar altında yukarıdaki tehdidinin gereğini yapmaktan kaçınmasının mümkün olmasının ötesinde, Washington, son günlerde verdiği görüntünün aksine, Konsey’in itirazlarına rağmen Türk askerini Irak’a kabul eder ama bunun için Konsey’in resmi bir davet veya onayını şart koşmazsa bu durumda Barzani’nin istifa etmemesi mümkündür. Şu an ortaya çıkan durumda Kürt liderler, 1) Türkiye bağımsızlık hayallerine zarar verebilir endişesiyle, 2) Türkiye Irak içinde de olsa Kürtlerin gevşek bir federasyon ile şu an sahip olduklarına benzer hak ve kazanımları tersine çevirmeye tevessül edebilir diyerek, 3) Eğer Türkiye Amerikan işgali adına önemli görevler üstlenir, başarılar kazanır ve kayıplar verirse, Washington Ankara’nın isteklerine daha fazla kulak veriri endişesiyle, Türk askerinin Irak’ta bulunmasına karşı çıkmaktadırlar. Iraklı Arap lider ve kitlelerin Türk askeri varlığına karşı çıkmasının nedenleri arasında, 1) Kürtler ile kurdukları ittifak nedeniyle onları destekleme ihtiyacı duymaları (bkz. Çelebi), 2) Türkler de gelirse Irak’ta iktidarı paylaşırken ‘masaya fazladan bir tabak konacağı’ ve dolayısıyla kendilerine düşen payın azalacağından korkmaları, 3) Safi milliyetçi duygular nedeniyle topraklarında yeni bir yabancı unsur görmek istememeleri, 4) Osmanlı döneminden kalma Türklere yönelik tarihsel menfi hisler, 5) Türkiye’nin Irak’ın toprağında gözü olduğu yönünde, zaman zaman Türk politikacıların sorumsuzca verdiği demeçlerle daha da beslenen endişeler, 6) Özellikle Irak dışındaki Arap devletlerinin liderlerinin, Irak gibi önemli bir Arap ülkesinin geleceği belirlenirken, anlamsız ve sonuçsuz zirveler toplamak dışında bir şey yapmaya akıl, cesaret ve güçlerinin yetmediği bir dönemde, Türkiye gibi Arap olmayan bir ülkenin -- doğru veya yanlış nedenler ve şekilde de olsa-- insiyatif almaya istekli olduğunu göstermesinin zaten yeterince yara almış gururlarını daha da yaralaması gibi etkiler yer alabilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder