TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Ekim 22, 2003
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 23 Ekim İran ve İyi Polis 1) ABD ile AB arasında İran ile ilgili olarak adı konmamış ve belki bilinçli de olmayan bir tür iş bölümü ve iyi polis-kötü polis oyunu olduğu düşünülebilir. İran’ın nükleer programına karşı ABD sadece ‘sopa’ (kuvvet tehdidi) ile AB ise havuç ve sopadan oluşan ‘şartlı diyalog,’ güven verme, ticaret ve uluslararası kurumlardan oluşan daha geniş bir siyasi enstrümanlar vasıtası ile karşılık vermiştir. İran’ın dünkü kararı, eğer zaman kazanmak için yapılmış taktik ve yanıltıcı bir adım değilse, AB açısından prestij ve kendine güven kazandıracak önemli bir başarı olarak görülebilir. Bir çok yorumcunun da dile getirdiği gibi, İran konusundaki ortak tavır Irak krizinde iyice yüzeye çıkan AB’nin bölünmüşlüğünün rehabilitasyonu sürecinin bir parçası olarak görülebilir. Irak’ta yaşananlardan sonra, Blair’in eskisi kadar tartışmasız bir şekilde Washington’un yanında yer alması artık zorlaştığı gibi, Almanya ve Fransa’nın da ‘problem ülkelere’ sert konuşmak gereğine otomatik olarak karşı durmaları beklenmemelidir. Eğer bir süre sonra İran geri adım atmazsa, burada elde edilen başarı ile beraber Avrupa’nın üç büyüklerinin birlikte çalışma isteği artabilir ve İran’ı, NATO ve AB güvenliği gibi konular dışında Suriye ve hatta K. Kore gibi başka benzer girişimler takip edebilir. Dün olanları bir anlamda Avrupa’nın Orta Doğu’ya dönüşü olarak görmek yanlış olmayabilir. Irak’ta yaşananlardan sonra , AB hem İran’ın nükleer silah sahibi olmasını önlemeye hem de bu ülkeyi ABD’nin insafına bırakmamaya kararlı görünmektedir. Bu iki amaçta da başarılı olup olmayacağı belli değilse de, İran dünkü anlaşmadan ciddi olarak sapmadığı takdirde kendisine karşı yapılabilecek bir İsrail-ABD saldırısına karşı AB’nin diplomatik şemsiyesi altına girmiştir. Suriye’ye yönelik uygulanan baskının İran’ın bu kararında etkisi olmuş olması mümkündür. İran kendini, 31 Ekim’den sonra nükleer programı aleyhine çıkabilecek bir BM kararından sonra olayların temposu kendi açısından kontrol edilemez boyutlara gelmeden Avrupa’nın üç büyüklerinin desteğini kazanmak zorunda hissetmiştir. Washington’un, bir yandan bakıldığında, İran’ın nükleer silah sahibi olmasını engelleyecek her türlü girişimden memnun olması gerekirken, öte yandan da AB’nin Orta Doğu’da yaptığı bu hamle vasıtası ile ‘yer kapmasından’ rahatsız olmaması mümkün değildir. Washington’un, durumdan memnuniyetsizliğini elden geldiğince gizleyerek temkinli bir görüntü vermesi beklenmelidir. Bush Yönetimi bir süre daha İran’ın niyetleri hakkında aktif bir şüphecilik politikası izlemeye devam edecektir. Washington, Tahran’ın bir süre soluklandıktan sonra bir kaç yıl içinde tekrar NPT dışına çıkarak nükleer silah sahibi olmasından veya gizli şekilde nükleer silah için çalışmaya devam etmesinden endişelenmektedir. İran’ın nükleer programı ile ilgili olarak AB’nin pozisyonuna daha yakın olan Ankara’nın dün başlayan sürecin bir parçası olması gerekir. 2) Hile ve ‘takiyye’nin dış politikanın önemli araçlarından biri olduğuna şüphe yoktur. Devletlerin görünen ve ifade ettiklerinden farklı ve hatta bazen tam zıddı amaçları olabilir. Yakın dost ve müttefiklerin bile telaffuz ettiklerini hiç şüphe etmeden sorgusuz sualsiz gerçek kabul etmek çok akıllıca olmayabilir. ‘Washington, sonradan Türkiye aleyhine yapacaklarına zemin hazırlamak ve bahane yaratmak amacıyla, bilerek, Türkiye’ye kendisini reddettirmeye çalışıyor olabilir mi?’ Eldeki verilerle bu soruya olumlu ya da olumsuz kesin bir cevap vermek mümkün olmayabilir. Ama bu soruyu gereksiz ya da anlamsız diyerek fırlatıp atmamak ve zihinsel kütüphanemizin üst raflarından birinde tutmaya devam etmek gerekir. 3) Madrid’deki ekonomik yardım konferansından sonra Irak’a yardım yapan ülkeler bu paranın kendi şirketlerinin Irak’ta alacağı ihalelerin karşılığı olmasında ısrar edebilirler. Bu durumda Türkiye’nin Irak’ta umulan kadar büyük ve çok sayıda ihale kazanmaması beklenebilir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|