TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Kasım 12, 2003
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 12 Kasım Bay Bremer Washington’da / Kürtler ve Türkiye Bremer’ın başta Çelebi olmak üzere Konsey ile arasının iyi olmadığı bilinmekteydi. Konsey’in ‘ciddiyetsizliği’ (toplantılara katılımın az olması), ‘beceriksizliği’ (hala anayasanın nasıl yazılacağına karar verememiş olması), temsil gücünün sorunlu olması, Irak halkı tarafından tam olarak benimsenmemesi, üyelerin zamanlarının büyük kısmını yakınlarına ihale kapmak için harcamaları gibi faktörler Bremer’ın bu kuruma olan saygısının azalmasına neden olmuştur. Bunların dışında kişisel ilişkilerde kimyanın tutturulamaması da ilişkilerin bozulmasına katkı yapmış olabilir. Özellikle Çelebi’nin Bremer’ı çok ciddiye almadığı ve ondan kurtulmak için Washington’daki kontaklarını kullandığı iddia edilmektedir. Ancak şu anda Bush Yönetimi için Bremer’ı görevden almanın çok büyük maliyet ve riski bulunmaktadır. Jay Garner’dan sonra Bremer’ın da görevden alınması Bush Yönetimi’nin Irak’ta başarısızlığını kabul ettiği anlamına gelebilecektir. Son iki ay içinde Irak’la ilgili o kadar çok girişimden geri adım attı ki Yönetim’in yeni bir krize tahammülü yoktur. Bush’un tahammülü olmayan başka bir şey de seçimler yaklaşırken vurulan helikopterlerdir. ABD’nin Sünni üçgeninde kullandığı şiddetin dozunu arttırmaya karar vermesi ciddi bir plandan çok bir çaresizliğin ifadesi olarak kabul edilebilir. Washington bu bölgede gerçekleşen saldırıları engellemek için asıl gerekli şey olan istihbarat yapısını kuramadığı için hava bombardımanın dahil aşırı önlemlere başvurmaktadır. Bu aşırı ve --ayrıntıları tam bilinmese de—kontrolsüz ve ayırım gözetmeden kullanılan güç bölge halkına yönelik bir kararlılık gösterisidir. Bu yeni şiddet düzeyi koalisyon kuvvetlerine saldırıları düzenleyenleri yok etmekten çok gerektiğinde ABD’nin yıkım yoluna gidebileceğini göstermeyi amaçlamaktadır. Ancak belli bir ihtiyat payı bırakarak denebilir ki, böyle durumlarda bu şekilde uygulanan bu şiddetin halkı direniş kuvvetlerinin arkasında kenetlemesi daha muhtemeldir. PKK ile Peşmerge ve Amerikan kuvvetleri arasında yaşanan çatışmanın ABD’nin PKK’ya tavır almaya başladığı şeklinde yorumlamak için henüz bir parça erkendir. Hatta bu ‘çatışmanın’ Türk kamuoyu için ‘hazırlanmış’ olması bile mümkün olabilir. Türkiye, ABD’den kendisine danışmadan Irak’ın yapısı ile ilgili radikal bir adım atmayacağı garantisini istemelidir. Başkan Bush muhtemelen henüz bunun farkında değilse de, belki ABD’deki seçimlerden önce, K. Iraklı Kürtlerin bir devlet sahibi olup olmamasına karar verecektir. Bu kararın olumlu olması ihtimali yüksektir. Bush’un çevresindekilerin önemli bir kısmı ya bu yönde bir gelişmeyi arzu etmekte, ya bu konuya belli sempati ile yaklaşmakta ya da bu konuda bazı endişeler taşısalar da böyle bir gelişmeyi engellemek için gerekli güç ve iradeye sahip olmaktan uzaktır. Türkiye’nin şu an için Iraklı ilgili gelişmeleri askeri enstrümanlarla etkileme kapasitesi azalmış olmakla beraber, olaylar bir süre sonra askeri kuvvet tehdidi ve kullanılmasını tekrar mümkün ve hatta gerekli hale getirebilir. Türkiye bu tür ihtimallere karşı askeri yönden de hazır olmalıdır. Türkiye’nin K. Irak’ta hangi şartlarda ve ne şekilde askeri enstrümanları kullanması gerekebileceği üzerine ayrıntılı planları olmalıdır. Bu Kürt sorununun salt askeri yöntemlerle çözülebileceği şeklinde görülmemelidir. Ama askeri enstrümanların K. Irak’ta artık hiçbir şekilde kullanılamayacağı şeklinde yanlış bir düşünceye girmek askeri kuvvetlerin ‘hazır olma derecesi’nde istenmeyen düşüşlere neden olabilir. K. Irak’ta muhtemel bir bağımsızlığın hangi tür olay dizilerinden sonra gerçekleşebileceği yönünde hayal gücümüzü kullanmalıyız. K. Iraklı Kürtler’in bağımsızlıkla ilgili bir referanduma gitmeleri, Parlamentolarının bağımsızlık kararı alması gibi gelişmeler daha olmadan istihbarat ve erken uyarı sistemlerimiz çalışmalıdır. K. Iraklı Kürtler ile PKK arasında belli ölçülerde bir rekabet, güvensizlik ve çatışma olsa da bu zaman zaman beraber hareket edemeyecekleri anlamına gelmemektedir. Eğer gerçekleşirse K. Iraklı Kürtlerin bağımsızlık ilanları ile PKK’nın Türkiye içindeki eylemlerinin koordinasyonu beklenebilir. Bu arada Türkiye’nin K. Irak’ta bir Kürt devleti kurulmasını desteklemesi gerektiği yönündeki düşünceler kendi içinde tutarlı, iyimser ve muhtemelen son tahlilde yanlıştır. Ankara’nın K. Iraklı gruplara iyi davranması halinde bu ülkeleri ekonomik ve siyasi açıdan etkisi altına alabileceği şeklindeki görüş kabul ya da çürütülmeden önce daha fazla ayrıntılandırılmaya muhtaçtır. Türkiye muhtemelen bir Kürt devletinin kurulmasını engelleyemeyecektir ama bunu geciktirmek zorundadır ve aradaki zamanı da iyi kullanmak zorundadır. Ayrıca bu geciktirmeyi de olabildiğince Kürtlerin ‘ötekisi’ olmadan yapmalıdır. Bu mümkün müdür? Acaba, hemen değilse bir süre sonra, K. Iraklı Kürt liderlerle bir tür ‘büyük pazarlık’ yapılabilir mi? Türkiye’nin K. Irak’taki Kürtlerin belli bir takvime yayılmış, düzenli, kontrollü ‘kendi haklarını tayin’ haklarını tanımasına karşılık bu gelişmenin Türkiye’nin içini etkilemeyecek bir şekil ve zamanlamayla gerçekleşmesi mümkün olabilir mi? Bir Kürt devleti kurulduktan sonra Türkiye’deki Kürtlere verilecek ‘ödünler’ zayıflık olarak kabul edilecek ve daha fazlasının istenmesine neden olacaktır. Türkiye’nin insan hakları konusunda ve çıkardığı yasaların uygulanması yönünde atacağı adımlar Kürtler bir devlet kurmadan gerçekleşmelidir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|