TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Salı, Ocak 27, 2004
 
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız
G-ABD 26 Ocak
Washington Gezisi / Kıbrıs / Kürtler / Sistani

Washington Gezisi

Irak’tan Kıbrıs’a, Afganistan’dan kredilere, Türkiye’deki Amerikan şirketlerinin sorunlarından helikopter ihalesine ve PKK’ya kadar bir çok konunun görüşüleceği Başbakan’ın ABD gezisinden, bu ülke ile ilişkilerde yaşanan krizin geride kaldığı ve “artık eskisi gibi olmasa da” fırtınalı sulardan çıkıldığı şeklinde önemli ama sonuçta genel ve muğlak bir düşüncenin yaygınlaşması dışında somut bir sonuç çıkmaması mümkündür. Washington, örneğin Irak konusunda yatıştırıcı bir tavır alacak ama muhtemelen Türkiye’nin istediği türden garantiler vermeyecek, PKK konusunda da Ankara’nın umduğu türden net tarihler telaffuz etmekten kaçınacaktır.

Kıbrıs

Bir müzakerede anlaşmayı istemeyen taraf olarak görünmemek en basit kurallardan biridir. Fakat, aslında istemediğiniz bir anlaşmaya açık görünmek, bazen olayların gelişimi ile sizi istemediğiniz ve hatta kabullenemeyeceğiniz bir noktada bulmanıza da neden olabilir. Kıbrıs konusunda yeni bir arabulucu istemek, eğer bu oyalama ya da zaman kazanma için yapılan bir adım değilse, yanlış olmuş olabilir. Türkiye Kıbrıs konusunda zaten sınırlı olan siyasi sermayesinin önemli bir kısmını sonuç vereceği şüpheli böyle bir adım için harcamamalıydı. Eğer bu hamlenin arkasında Kıbrıs konusunda ABD’yi AB’ye karşı bir denge unsuru olarak kullanmak gibi bir düşünce varsa buradan bir şey çıkacağını düşünmek de zordur. Bush yönetiminin seçim yılında Kıbrıs’ta Rumları üzecek adımlar atması çok güçtür. Kaldı ki, olur da yeni bir Amerikalı arabulucu devreye girerse bu kez ondan da gelmesi beklenebilecek baskılara direnmek daha da zor olacaktır. Ama eğer Ankara bu isteğinin kabul görmeyeceğini hesaplayarak böyle bir adım attıysa o zaman bu hareketin belki sınırlı da olsa bir getirisi olabilir. Bu hareketle Türkiye Batı’nın Kıbrıs konusunda kendisine adil davranmadığını ama başka nedenlerden dolayı bu durumu kabullendiğini bir şekilde kayda geçirmiş olmaktadır. Örneğin Türk tarafına yapılan baskılar spesifik noktalarda iken Rum-Yunan tarafı sadece görüntüyü kurtarmak ve acele ve inandırıcı olmayan bir adillik duygusu yaratmak için belli konular işaret edilmeden ve bir müeyyide ile tehdit edilmeden ‘sıkıştırılmaktadır.’ Türkiye’de ‘çözümü’ savunan bazı kişilerin başta ambargo olmak üzere yapılan çifte standart ve haksızlıkları dile getirmemeleri inandırıcılıklarını zedelemektedir. Türkiye Annan Planı’nı kabul ederse çok önemli ödünler vermiş ve riskler almış olacaktır. Zamanın aleyhimize işlediğini ve her şeye rağmen bu risklerin alınması gerektiğini iddia etmek mümkün olabilir. Ama bu risklerin varolmadığını söylemek ya da varlığından bahsetmemek doğru değildir. Kıbrıs’ta Türkiye’nin önünde aslında çok açık, kolay ve olumlu seçenekler varmış gibi düşünenler anlaşılması kolay olmayan ve son tahlilde aldatıcı olabilecek bir iyimserlik içindedirler.

Kürtler

Acaba Türkiye’nin Iraklı Kürtlerin bir tür koruyucusu ve garantörü olması, bunun karşılığında da Kürtlerin bağımsızlıktan vazgeçmesi mümkün olabilir mi? Iraklı Kürtler, uzun vadede bir koruyucuya ihtiyaç duyacaklarsa aslında bunun sadece Türkiye olabileceğini anlamalıdırlar. Iraklı Kürtler Ankara’yı rahatlatırlarsa, Türkiye’nin Irak’ın içinde daha uzun yıllar devam edebilecek anlaşmazlık ve çatışmalarda Kürtlerin yanında olabileceğini görmelidirler. Geçtiğimiz dönemde Türkiye’nin Iraklı Kürtlere, her zaman kendi özgür iradesi ile olmasa da çok önemli destekler verdiğinin unutulmaması gerekir. Türkiye’nin Kürtler konusunda belli bir sertliği olması lazımdır. Ama, Türkiye’de başka bir çok konuda olduğu gibi, bu sertliğin ideal ölçüsünün ne olması gerektiği üzerinde yeterince sağlıklı ve derin bir tartışma yapılmamıştır. Genelde, iyice düşünülmeden ve ayrıntılandırılmadan ortaya atılan tavır, klişe ve refleksler analiz diye sunulmuştur. “Sopa”, fiilen kullanılmadığında bile uluslararası ilişkilerde her zaman önemli enstrüman olmaya devam edecektir. Bunun getirisini ve gerekliliğini reddedenler yanılgı içindedirler. Türkiye’nin yayılmacı, saldırgan ya da bencil değil, sadece, mevcut durumu geliştirerek korumak istemesi; hızlı, şiddetli, kontrolsüz ve ucu açık değişimlere karşı itidal ve muhafazakarlıkla yaklaşması anlaşılması zor olmaması gereken bir durumdur. Iraklı Kürtler son dönemde uluslararası arenada gösterdikleri diplomatik başarıyı Türkiye ile kaçınılmaz olmayan bir çatışmaya girerek ortadan kaldırabilirler. Kürtler, haklı dahi olsalar, “benden sonra tufan” anlayışı ile hayallerinin başkaları için yaratacağı olumsuz sonuçları yok saymamalıdırlar. Türkiye de Kürtlerin makul ölçülere çekilmiş, zamana yayılmış ve diyalog sonucunda ulaşılmış amaçlarına otomatik olarak karşı durmaktan kaçınmalıdır. Bu iki aktörün her konuda anlaşmaları mümkün değilse de şimdi olduğu boyutta bir çatışma yaşamaları kaçınılmaz ya da geri çevrilmez değildir.

Sistani

ABD ne olursa olsun Haziran sonunda yetkiyi Iraklılara devretmekte kararlı görünmektedir. Bunun için gerekirse Sistani’nin istediği direk seçimleri dahi kabul etmeye hazır olduğu düşünülmektedir. Anlaşılan Karl Rove, Amerikan seçimlerine Irak’ta görünüşte de olsa başarı olarak sunulabilecek bir yetki devri ile girmekte ısrar etmektedir. ABD’nin belki bir süre daha Sistani’nin taleplerine direneceği ama Şii lider ısrarını sürdürürse önce kısmi ödünler vereceği ve onlar da yetmezse direk seçimlere razı olacağı görülmektedir. Belki bir parça yanılma ihtimali göze alınarak denilebilir ki, Sistani Başkan Bush’un yeniden seçilme şansını en çok etkileme şansı olan kişilerden biri, belki de birincisidir. Bir işareti ile milyonlarca insanı sokağa dökebileceği ve Bush’un Irak macerasını içinden çıkılmaz bir hale getirebileceği düşünülen Sistani, muhtemelen yaklaşan Amerikan seçimlerinin kendisine çok büyük siyasi imkanlar sağladığının farkındadır. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder