TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Cuma, Ocak 02, 2004
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 2 Ocak Irak’ın Geleceği – Erdoğan’ın Washington Gezisi Irak’lı Kürtler, Şiilerin İslam’ın yeni Irak’ta merkezi bir rolü olmasında ısrar etmesi, kendi federasyon planlarının reddedilmesi, Irak’ın merkezinde yaşanan –ama artık sadece orası ile sınırlı olmayan- şiddetin devam etmesi gibi durumlarda bağımsızlık yolunda mevzi kazanmayı amaçlamaktadır. Kürtler sürpriz bir referandum ve/veya Meclis kararı ile bağımsızlığa adım atabilirler. Kerkük’ün 1) Kürt bölgesi, 2) ayrı bir bölge veya 3) direk Bağdat’a bağlı olması ihtimalleri vardır. Şu anki durumda çok muhtemel görülmemekle beraber Türkmenlerin Araplar ile ittifak yapıp Kerkük’te Kürtlere karşı ortak hareket etme ihtimalleri de yok değildir. Önümüzdeki dönemde bu bölgede silahlı çatışmaların yaşanması sürpriz olmayacaktır. Irak’ın nasıl bir şekil alacağı ile ilgili henüz netleşmeyen ve 2004 bittiğinde de tam olarak sonuçlanmayabilecek bir dizi tartışmalı konu, soru ve süreç bulunmaktadır. Petrolün güvenliği, kontrolü ve paylaşılması; Kürt peşmergelerin statüsü; Kerkük’ün geleceği; Kürtlerin geri dönüşünün düzenli bir hukuk sürecine bağlanması; Türkmenler’in dışlanması ve temsiliyet sorunu; PKK konusundaki belirsizlikler, Irak’ın geleceğinde dinin rolü; Şii ve Sünni Araplar arasındaki ilişkiler; Saddam’ın yargılanması süreci; Sünnilerin askeri direnişin dışında siyasi sürece de ucundan dahil olup olmayacakları; ülkedeki Amerikan askeri varlığının geleceği; koalisyonun yetki ve sorumluluğu devretmesinden sonra geçici yönetimin ne derece uyumlu ve becerikli şekilde çalışabileceği; direnişin ne yaygınlıkta ve şiddette devam edeceği; işgale yönelik Irak halkının genel olumsuz bakışının değişip değişmeyeceği; Irak’ın borçları ve tazminatlarının affedilmesi veya yeni bir takvime bağlanması; Irak’a yapılacak ekonomik yardımın 2005’te devam edip etmeyeceği; petrol ve temel hizmetler konusundaki yatırımların devamı ve sonuç vermesi, yeni güvenlik güçlerinin ve Irak ordusunun ne etkinlikte ve sürede oluşacağı; nüfus sayımı, seçmenlerin belirlenmesi, seçimlerin yapılması ve anayasanın yazılması süreçlerinin yürütülmesi. Bütün bunlar dışında, Amerikan seçimlerinin gidişatı ve sonucu, Suudi Arabistan’ın içinde yaşanabilecek sürpriz ve radikal olaylar; Filistin sorununda ve İsrail-Suriye ilişkilerindeki tıkanıklık veya gelişmeler ve Tahran-Washington arasında muhtemel bir yumuşama da değişen derecelerde Irak’taki süreçleri etkileyebilecektir. Başbakan Erdoğan’ın ABD gezisi ile Ankara Washington’dan Amerikan ve IMF kredilerinde kolaylık, K. Irak konusunda Kürtlerin taleplerinin ve beklentilerinin yumuşatılması gibi konularda destek ararken, ABD de Erdoğan’dan İran ve Suriye’ye yönelik politikalarına destek, Kıbrıs’ta Annan planı çerçevesinde çözüm, Ermenistan ile ilişkilerin seviyesinin yükseltilmesi, Irak’ta Kürtler konusunda sorun yaratmaktan kaçınılması, İsrail ile AKP iktidarı döneminde belli bir sınırda tutulan ilişkilerin geliştirilmesi gibi konularda “çaba harcamasını” isteyecek ve teröre karşı mücadelede işbirliğini attırma önerisinde bulunacaktır. Gezi hakkında kısmen erken ve taraflı olsa da tamamen de temelsiz olmayan olumsuz değerlendirmeler artmaktadır. Son dönemde bu ülkeye yapılan üst düzey ziyaretler büyük ölçüde ABD taleplerine karşılık verme zorunluluğunun öne çıktığı gezilere dönüşme eğilimi göstermektedir. “Böyle gezileri hiç yapmayalım mı?” sorusuna cevap vermek zorsa da, sadece “dostlar Beyaz Saray’da görsün” diye Washington’a gidilmediğinden emin olmak zorundayız. Washington ile diyalog ve danışmaların sürekli ve yoğun şekilde sürmesi elbette doğru olan şeydir ama bazen Washington’un üst düzey gezileri bu amaçlardan çok büyük ölçüde Türkiye’ye taleplerini iletmek için kullandığı görüntüsü oluşmaktadır. Gezinin başarısı büyük ölçüde Türkiye’nin göstereceği çaba, atacağı adımlar ve vereceği ödünlerle ölçülür hale gelmekte, piyasanın ABD ile ilişkiler konusundaki hassasiyeti ile “başarısız” bir gezinin faturasını büyük ölçüde Ankara’nın ödeyeceği endişesi gibi nedenler gezinin içeriğine damgasını vurmaktadır. Başta ABD olmak zere Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin sağlığının temel göstergesi “aramızın iyi olması” değil, ilişkilerin çıkarlarımızı koruma ve ilerletmeye ne ölçüde katkıda bulunduğu olmalıdır. ABD ile “yakın dövüşe” veya İsmet İnönü’nün deyişi ile “aynı yatağa” girmenin açık riskleri vardır. Ancak burada daha önce de belirtildiği gibi, “AKP’yi Türkiye’yi yönetmek için dış destek aramaya mecbur etmekten çıkarmak gerekmektedir.” (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|