TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Ocak 14, 2004
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanız lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 13 Ocak Iraklı Kürtleri Çevrelemek Ankara’nın İran ve Suriye ile diyaloğu, ABD ile diyaloğun alternatifi değil, tamamlayıcısıdır. “Dış politikanın yüzde doksanı süreçtir” ve Richard Haass’ın dediği gibi “satrançtan daha çok bir tema üzerine doğaçlama yapılan caza benzer.” Türkiye’nin İran ve Suriye ile beraber Irak konusunda belli hareket etme çabası Washington’un Irak politikası ve bu ülkedeki gelişmelere nasıl bir etki yapabilir? ABD, Türkiye’nin bu iki ülke ile beraber “safları sıklaştırması” ABD’nin hiddetini çekerek onu belki normalde olacağından da umursamaz veya sert bir tutuma mı iter, yoksa Irak’ta Kürtler’e tanıdığı “yarı-açık çeki” geri almasına mı neden olur? Bir görüşe göre “Türkiye'nin ABD siyasetine nüfuz etmek yerine ebedi bir ‘şikayetçiler cephesi’ kurması, Türk dış politikası açısından çok şey ifade etmez.” ABD ve İsrail Türkiye’nin Suriye ile yakınlaşmasının kendileri açısından bazı mahzurlar ve riskler de içermesine rağmen, aslında net etkisinin olumlu olduğu sonucuna varmış olabilirler. Türkiye ile yaklaşan bir Suriye’nin İsrail’in teröre destek olarak tanımladığı faaliyetlere devam etmesi güçleşecektir. Ancak öte yandan Türkiye ile ilişkileri gelişen bir Suriye İsrail ile anlaşma konusunda kendini daha az baskı altında hissedecektir. Esad’ın İsrail’e yönelik son diyalog önerisi ise muhtemelen daha çok Amerika’nın diplomatik ve İsrail’in geçtiğimiz aylarda artan askeri baskısından kaynaklanmıştır. “Pozisyon almanın tek başına dış politika olmaya yetmediği” doğrudur. Ama Iraklı Kürtlerin talepleri konusunda kesin bir pozisyon almak; bu pozisyonu komşu ülkeler ve Irak içinde potansiyel “müttefiklerle” güçlendirmek; bu pozisyonu moral, siyasi ve teknik gerekçelerle güçlendirmek gerekir. Eğer Kürtler pazarlığı çok yukarılardan açtıysa o halde Türkiye’nin de başlangıcı makul bir noktadan yapması kendi açısından en optimal “açılış” olmayabilir. Yakında Kürtler tarafından Kerkük’e Kürt bölgesi içinde, Musul’a da Arap bölgesi içinde özel statü veren formüller ortaya atılabilir. Talabani ve Barzani bölgesindeki Kürtler, eğer istiyorlarsa ve becerebilirlerse, Irak’ın içinde tek bir blok olarak yer alabilirler. Ancak Irak’ta kurulacağı düşünülen federasyonun parçalarının her birinin eşit büyüklükte olması gerekmemektedir. Örneğin Amerika’da California, New York ve Teksas eyaletleri diğer eyaletlerden nüfus olarak belirgin ölçüde büyükler. Irak’ın aslında olabildiğince küçük birimlerden oluşması, kendini rahat hissetmediği bölgelerde yaşayan Iraklıların sayısını azalması için imkan sağlayabilir. Irak sadece iki ya da üç bölgeye bölünürse, milyonlarca Iraklı kendini azınlık olarak, güvensiz ve tedirgin hissedecektir. Sadece bu bile federasyonun sadece iki birimden değil, daha fazla sayıda ve daha küçük ebatta parçadan oluşması ve Kerkük’ün Kürt bölgesi dışında kalması için yeterli bir neden olarak görülebilir. Önümüzdeki dönemde Kerkük, Bağdat, Basra merkezli bölgelere ek olarak, Kürt bölgesi, Necef-Kerbala bölgesi, Sünni bölgesinden oluşan altı parçalı formüller gündeme gelebilir. Irak’ın bir çeşit federasyon olacağı büyük ihtimal olmakla beraber bu federasyonunun kaç parça olacağı, bu parçaların sınırları ve merkezle ilişkilerinin şekli bir tür pazarlık sürecinin sonunda ortaya çıkacaktır. “Mevcut trendler devam ederse” Kürtlerin amaçlarına yakın bir sonuca ulaşmaları yüksek bir ihtimal gibi görünmektedir. Bu nedenle Ankara’nın Washington’un dikkatini çekecek yeni bir şeyler bulması gerekmektedir. ABD seçimleri yaklaştıkça Başkan Bush’un Irak’taki duruma ve bunun ABD kamuoyundaki yansımalarına olan hassasiyeti artacaktır. Kürt pozisyonuna fazla yakın ya da müsamahakar olmanın “problem çıkaracağı”, seçim yaklaştıkça bundan kaçınmak isteyecek Başkan Bush’a hissettirilmelidir. Aksi takdirde, Washington, gönlü hoş tutulması gerekenlerin sadece Kürtler olduğu sonucuna vararak onların taleplerini kabul etmeye – zaten baştan öyle değilse bile- daha açık olacaktır. Kürtlere mukayet olunmaması halinde, Türklerin Irak’a askeri dahil müdahalelerde bulunabileceği düşüncesi Bush’un olayın ciddiyetini anlamasını sağlayabilir. Her ne kadar böyle bir şeyin gerçekleşmesi ve buna inanılması güçse de, Türkiye’nin müdahalesi Washington’un seçim yaklaşırken Irak’ta kurduğuna Amerikan halkını inandırmak isteyeceği istikrarın gerçek olmadığı düşüncesinin yaygınlaşması Bush’un Demokrat rakibinin hoşuna gidecektir. Başka konular bir yana, Türkiye savaştan bu yana ABD’nin Irak’la ilgili taleplerine oldukça – bazılarına göre fazlaca- açık olmuştur. “Kırmızı çizgilerin aşılması” ve Süleymaniye olayının Türkiye’nin Irak ile ilgili “hamle yapma” konusunda tüm iradesini tüketmediğini düşündürtecek ama Türkiye’yi kontrolsüz bir tırmanma spiraline de sokmayacak adımlar bulunmalıdır. Kürtlerin taleplerini frenleyecek bölgesel bir diplomatik mimari kurma çabası doğrudur ancak bunun içine somut olarak ne konabileceği sorusu cevabını aramaya devam etmektedir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|