TurcoPundit

US foreign policy and Turkish-American relations
ajp1914@yahoo.com
Home
Foreign Press Review
Şanlı Bahadır Koç


This page is powered by Blogger. Isn't yours?
Pazartesi, Nisan 14, 2003
 
G-ABD 14 Nisan
Amerika’nın Türkiye Fotoğrafı

Amerikan dış politikasının belirlenmesi, hemen her zaman, değişik dünya görüşü, fikir, model, çıkar, kurumsal ve kişisel bakış açılarının çatışmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu durum bir ölçüde Türkiye’ye politikası için de geçerlidir. Tek bir Amerika ve Washington olmadığı gibi, tek bir Türkiye politikası da yoktur. Değişik devlet kurumları, etnik ve ekonomik çıkar grupları Türkiye’ye yönelik politikayı kendi çıkar ve tercihlerine doğru ‘ucundan çekiştirmişler’ ve ortaya çıkan sonuç bazen tüm bu grupların istediğinden farklı olabilmiştir. Bütün bunları söyledikten sonra, her ne kadar yekpare olmasa da, Amerika’nın Türkiye’ye bakınca gördüğü resmin şöyle olduğu iddia edilebilir: Önemli sayılabilecek ve gelişme potansiyeli olan bir pazar; çıkarlarını genelde ABD ile uyumlaştırmaya yatkın stratejik bir bakış ve Amerika’nınkine benzer bir stratejik kültür; diğer Müslüman ülkelerin de örnek almasından mutlu olabileceği demokrat Müslüman bir model; Amerikan silahlarına ilgili ve önemli ölçüde bağımlı bir ordu; Amerika’ya önemli ölçüde sempati besleyen ve değişik derecelerde olsa da kendi çıkarları ile Washington’unki arasında önemli paralellikler gören siyasi, ekonomik, askeri elitler; ciddi şekilde penetre edilmiş bir medya; Amerika’nın çok önem verdiği (Orta Doğu), geçtiğimiz on yılda ilgisini adım adım arttırdığı (Kafkaslar) ve belki çok istemeden de olsa aktif olduğu (Balkanlar) bölgelerin göbeğindeki bir coğrafi konum ve özellikle 1990’larda Orta Doğu’ya askeri güç projekte etmede önemli işlevler gören İncirlik üssü; kırılgan, manipülasyona açık, ‘Washington’un ağzına bakan’ ve Amerikan finans kurumlarının belli oranda aktif olduğu bir finans piyasası; komşuları, AB ve diğer Müslüman devletlerle yaşadığı problemler ya da kuramadığı doyurucu ilişkiler nedeniyle Washington’la yakın olması gerektiğini düşünen ve İsrail ile geliştirdiği sıkı askeri işbirliği nedeni ile ‘özel ilgi’ gösterilmesi gereken ve kaybedilmesine tahammül edilemeyecek bir ülke.

Türkiye ile ABD’nin çıkarlarının genel ve özelde çakıştığı noktalar olmakla beraber tarafların bu ortak çıkar ve amaçlara ulaşmada tercih ettikleri araçlar arasında giderek arttığı gözlenen farklılıklar bulunmaktadır. Çıkarlarda belli ortak yönler olsa bile öncelikler, hassasiyetler, tarzlar ve enstrümanlar arasındaki bu farklılıklar kısmen de olsa tartışarak ve müzakere ederek aşılabilir. Çıkarların farklı olduğu ya da açıkça çatıştığı konularınsa şimdiye kadar olduğundan daha açık yüreklilikle itiraf edilmesi gerekir. Ankara’nın Washington’la çok yakın bir elli yıl geçirdikten sonra, tam da en güçlü, tehlikeli ve pervasız olduğu bir dönemde ABD ile farklı çıkarlara sahip olduğunu farketmesinin ne sonuçlar verebileceğini şimdiden tahmin etmek güç görünmektedir. Önümüzdeki dönemde bu ülkenin dış politikasının genel yönü tartışılırken üzerinde mutlaka düşünülmesi gereken sorulardan biri şu olacaktır: Türkiye, ne ABD ne de AB’nin yörüngesine girmeden, ama bu güçlerden ve ‘dünyadan’ da uzaklaşmadan, stratejik anlamda ‘kendi ayakları üzerinde’ durabilir mi? Yoksa bu bir hayaldir de ‘üçüncü dünyanın’ ve Orta Doğu’nun bir kere girildi mi kurtulunması imkansız anaforlarına savrulmamak için sırtımızı mutlaka büyük bir güce mi dayamalıyız? (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)


Comments: Yorum Gönder