TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Pazartesi, Aralık 22, 2003
Bu sitedeki yeni mesajlar? e-mail ile almak istiyorsan?z l?tfen ajp1914@yahoo.com adresine yaz? G-ABD 22 Aralık Albay Kaddafi’nin Süprizi – Kürtler Libya’nın son açılımında ve İran’ın nükleer programını sürpriz olanlar dahil dış denetime açmasında belirleyici olanın, “yumuşak konuşan” ve diplomasiye öncelik veren Avrupa yaklaşımı mı, yoksa ABD’nin Irak’ta gösterdiğine inandığı kararlılık mı olduğu tartışılır olsa da, bu gelişmelerde ikincisinin önemli etkisi olduğu açıktır. 18. yüzyılda yaşayan Samuel Johnson “hiçbir şeyin asılma ihtimalinin belirmesi kadar zihnin konsantre olmasına neden olmayacağını” söylemişti. Libya ile yapılan gizli görüşmeler bir yıla yakın bir süredir sürüyor olsa ve Kaddafi’nin “haşarı” davranışları belki on yıldır ciddi bir yumuşama trendi içinde olsa da, Irak’ta rejim değişikliği ve Saddam’a “yapılanların” Albay’a bu yönde ilerlemek için ilave bir neden sağladığı söylenebilir. Ayrıca Fransa, Almanya, Rusya ve İngiltere’nin kitle imha silahlarının yayılmasını engelleme konusunda Irak harekatından önceki döneme oranla daha aktif bir tutum almaları önemli ölçüde ABD’nin başta Irak’ta olmak üzere bu rejimlere karşı güç kullanmaktan kaçınmayacağını göstermesi ile ilişkilidir. Ancak diplomasi yanlılarının, savaştan önce zaten Saddam’ın da bir tür “Kaddafileşme” süreci içinde olduğu, ABD ve Batı için gerçek ve ivedi tehdit olmadığı, savaş öncesinde diplomasiye daha fazla şans verilseydi, hemen değilse bile bir süre sonra, Irak ile de şimdi Libya ile yaşanana benzer bir sürecin yaşanabileceği iddialarında da haklılık payı bulunmaktadır. Terörle mücadele ve kitle imha silahlarının yayılmasını engellemenin yöntemi konusunda ABD ile diğer ülkeler arasındaki farklılık hala ciddi düzeyde olsa da, bundan bir sene öncesine oranla kısmi bir yakınlaşma olduğu iddia edilebilir. Arada bazı önemli farklar olsa da, Kürtler’in, Türkiye’nin 1925’te yaptığını yaparak –doğru veya yanlış bir şekilde- kendi hakları olduğunu düşündükleri Kerkük’ten vazgeçip buradaki Türkmen ve Arapları da kucaklayacak kolektif çözümü kabul mu edecekleri, yoksa işin kontrolden çıkmasına neden olabilecek yayılmacı bir anlayış mı benimseyecekleri sorusu cevabını beklemeye devam etmektedir. Kürtler, gerek K. Irak’ta gerek Bağdat’ta elde edebilecekleri bazı kazanımlarla Kerkük konusunda yatıştırılabilirler mi, yoksa tamamen bağımsızlık konusuna “kitlenerek” “gözleri başka bir şey görmeyecek” durumdalar mı? Türkiye, K. Irak’ta Kürtlerin yaşadığı süreç konusunu bunun gerektirdiği düzeyde tartışmamakta ve bu konuda derinlikli bir tartışma yerine “konserve edilmiş” birkaç klişe ile yetinilmektedir. Serdar Turgut’un da işaret ettiği gibi, bu kadar önemli, coğrafi olarak yakın ve ivedi bu konudaki gelişmeleri Batı basınından takip etmek zorunda kalmak Türk kamuoyunun olayın gidişini tam olarak ve zamanında kavramasını güçleştiren faktörlerdendir. Bir çok kişinin Türkiye’yi ciddi şekilde etkileyebileceğini düşündüğü bu süreci yerinden, anında, ayrıntılı ve bağımsız bir şekilde takip etmek için en büyük medya organlarının bile bölgede sürekli muhabir bulundurmamalarını anlamak çok güçtür. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|