TurcoPundit |
|
US foreign policy and Turkish-American relations Şanlı Bahadır Koç
Archives
|
Çarşamba, Aralık 24, 2003
Bu sitedeki yeni mesajları e-mail ile almak istiyorsanızz lütfen ajp1914@yahoo.com adresine yazınız G-ABD 24 Aralık Irak’lı Kürtler Iraklı Kürtler bu ülkedeki diğer gruplara güvenmemek için anlaşılır bazı nedenlere sahip olabilirler. Ama Kürtlerin son bir yıl içindeki tavır ve politikaları da Türkmenler ve Araplara güven telkin etmemektedir. Kürtlerin mevcut tutumu,Yugoslavya’da hep başat konumda olmuş Sırplar’dan ciddi bazı farklılıklar taşısa da, “nerede Sırp varsa orası Sırbistan’dır” söylemine yakın bir çizgiyi kendilerine uyarladıkları endişesi yaratmaktadır. Kürtler’e Kürt oldukları için ya da Türk olmadıkları için değil, mükemmel olmasa da on yıllardır alışılmış bir düzeni – haklı ya da haksız nedenlerle, doğru ya da yanlış şekilde- değiştirmeyi arzuladıkları için frenlemeye çalışmak Ankara için meşru ve sanılanın aksine imkansız olmayan bir politika seçeneğidir. Sert, “şahin” ama altı ve arkası doldurulmayan politikaların alternatifi teslimiyet, yılgınlık, suçluluk duygusu veya “paralize olmak” değil; istihbarat, diplomasi, askeri güç, ekonomik güç, “bilgi operasyonları,” kurumlar arasında koordinasyon gibi unsurlardan oluşan bir strateji üretmektir. Türkiye’nin K. Irak’taki kendi adına olumsuz ve riskli gelişmeleri artık engelleme ve etkileme gücü olmadığı ve hatta bu yönde bir fırsatın hiç olmadığı, artık yapılacak tek şeyin Iraklı Kürtlerin taleplerini kabullenmek ve hatta desteklemek olduğu iddiası doğru değildir. Türkiye, önlemek için artık/şu an yeterince destek olmadığı düşünülebilecek federasyon yönündeki gelişmeleri engelleyemeyecekse ya da engellemek istemiyorsa, tamama yakını Kürtlerden oluşan bölgelerin Kürt bölgesi olması, ama Türkmen ve Arapların önemli sayıda oldukları ya da çoğunluğu oluşturdukları bölgelerin Bağdat’a bağlı olması şeklinde bir formülü –belki direk değil ama dolaylı olarak- gündeme getirebilir: Türkiye’nin K. Irak’taki istihbarat altyapısının çok zayıf olduğu, Kürt grupların attıkları –aslında her zaman çok gizli de olmayan- adımlarının önceden haber alınamadığı ve buna karşı hazırlıkların yapılamadığı, Türk istihbaratının bu yönde daha aktif olma konusunda siyasi irade tarafından yeterince güçlü bir şekilde yönlendirilmediği görülmektedir. Türkiye bölgeye yönelik haber alma, insani ve elektronik istihbarat altyapısı oluşturma, psikolojik operasyonlar düzenleme, propaganda ve tanıtım faaliyetleri yapma, gerek Kürtler gerekse diğer Iraklılarla diyalog ve işbirliği içine girme, Irak’ın geleceği ile ilgili vizyonuna yerel ve uluslararası taraftarlar bulma gibi konularda şimdiye kadar olduğundan daha yüksek bir performans göstermek zorundadır. Türk medyası da sürekli dört-beş Kürt lideri ekranlara taşımanın yanında, “sokaktaki Kürt’ün” hayatını; son dönemde bu hayatta ne gibi değişiklikler olduğunu; Kürtlerin dünyaya bakışında neyin nasıl değiştiğini; okullarda ne öğretildiğini, kahvelerde ne konuşulduğunu; Kürt grupların ABD, AB, İsrail, İran ve Araplarla ilişkilerinin şekil ve düzeyini; mülteci kamplarında hayatın nasıl olduğunu; Iraklı Kürtlerin televizyonda ne seyredip gazetede ne okuduğunu; Türkiye’ye nasıl baktığını; Iraklı Kürtlerin ekonomik durumunu ve gelir kaynaklarını; Barzani-Talabani ikilisinin gücünün kaynaklarını ve bunu kullanma biçimlerini; bu iki aşiret liderinin diğer aşiretlerle ve Kürt milliyetçiliği ile ilişkilerini; Türkiye bağımlılıklarının düzeyi ve geleceğini; hangi devlet aygıtlarını nasıl kurduklarını, bu konudaki başarıları ve eksiklerini; içlerindeki azınlıklara nasıl davrandıklarını; askeri güçlerini; Türkiye’deki Kürtlerle ilişkilerini; PKK’ya genel bakışlarını ve bu örgütle işbirliği ve çelişkilerini; Iraklı Kürt aydınların kimler olduğunu, hangi konularda ne düşünüp ne yazdıklarını; Kürt liderlerin karar alma yöntem ve mekanizmalarını ve Türkiye ile bir uzlaşmaya açık olup olmadıklarını Türk kamuoyuna yansıtması gerekir. (Şanlı Bahadır Koç, Amerika Araştırmaları Masası, Araştırmacı)
Comments:
Yorum Gönder
|